Neyi beslersen, onu geliştirirsin. Teşvik, "pozitif ayrımcılık" isteyenler için etken bir besleme yöntemidir.
Osmaniye, son 10 yılda değişen teşvik anlayışının var ettiği çiçeği burnunda bir kent. Henüz kasaba havasında olsa da yakın gelecekte "rotası" ona farklı bir baht sunacak gibi görünüyor.
Sanayi Odası'ndan Tuba Milli ile ofisinin penceresinden görünen bu yeni doğmuş kenti konuşuyoruz.
Milli, kentleşmenin başındaki Osmaniye'nin yapacak ne kadar çok şeyi olduğunu anlatırken, zamana ihtiyaç duyduklarını söylüyor.
Doğrudur... Dev bir şantiye görünümündeki kentin bir yandan gelişme gayreti sürerken diğer yandan bunu "kentin doğal dokusunu bozmadan" yapabilme duyarlılığı var.
Osmaniye'ye hakim tepeden kenti seyrederken dikkati çeken "yeşil doku" ve bakir yapılaşma, bu çevre duyarlılığının, sanıldığı gibi büyümeye engel değil. Aksine sağlıklı kentleşme algısının oluşacağını görüyorsunuz.
Teşvikler yüzünden sermaye göçü alan Osmaniye, demir çelik için doğal bir kuluçka mahiyetinde. İskenderun ve Adana'nın burnunun dibindeki Osmaniye'nin rotası da bu alandan gelecek.
Girişimciler'in Başkanı Mahmut Keten, zihin yapısına vurgu yapıyor ve kentin 2'nci kuşak girişimcilerinin, gelişmeye ivme kazandıracağını söylüyor.
Fıstık tüccarı babaların zenginliğiyle Osmaniye "il adayı" olabildi. Fakat yeni kuşak, teşviklerle dönen şansını iyi kullanmakta kararlı görünüyor.
Bana göre Osmaniye'nin önündeki engel; üniversitenin kentten kopukluğu kadar, yerel yönetimin bu şansın farkında olmaması.
Giderilebilir engeller...