Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Liman kentin gelecek tarihi

Bundan 15 yıl önce Anadolu'yu dolaşırken, "farkındalık" enerjisini hissederdim. Gözlemlerim bana "Anadolu Kaplanları" tanımını oluşturmuştu.
Bugün yine yollardayız. 15 yıldan bu yana hissedilen temel değişim şu; farkındalık yerini farklılaşmaya bırakmış. Öyle ki her gittiğimiz ilde şu temel ifadeyle karşılanıyoruz: "Burası, çok farklı..."
Ancak "burası çok farklı" cümlesinin altının nedense "aynı" şeylerle dolduruluyor oluşu da dikkat çekici.
Eğer turizm ağırlıklı bir zenginlik söz konusu ise "farklı" olanın yalnızca o yöredeki "tarihi miras" olduğunu anlıyorsunuz. Ancak "aynı" olan, bu mirasın turizme takdimi ve katma değer oluşturma sürecindeki "sıradan" yaklaşımlar...
Özetle her kent "sıra dışı" olmaya çalışırken genelde bunu "sıradan" şeylerle yapmaya çalışıyor.
Yeni Anadolu arayışımızın sözcük hazinesi de bu gezilerde oluşuveriyor; alternatif turizm, sanayileşme, organik tarım, lojistik merkezi...
Bütün Anadolu'yu aynı zaman aralığında dolaştığınızda, ister istemez Türkiye geneli için bu "hazinenin" sözcüklerinin, hangi yörede nasıl durduğunu daha net görebiliyorsunuz.
Mesela 2023 Türkiye hedeflerinde sıkça kullanılan "Cumhuriyetin 100'üncü yılında 500 milyar $'lık ihracat", ifadesinden bazı kentler kendine vazife çıkarmış gibi görünüyor. Samsun, 500 milyarın kuzey kapısı olarak kendini yıllardır pozisyonlamış bile; Kuzey'e açılan bütün yolların kavşağı olmak...
Mersin, bir bakıma Samsun benzeri gelecek tasarımına sahip. Buna da hakkı var ve lojistik merkezi ifadesi, burada "moda deyim" olmaktan çıkıyor, hayat buluyor.
En büyük liman, üretim merkezlerine yakınlık, yollar kavşağı ve buna uygun coğrafya... Pınar Çelik ile Belediye'nin karşı bahçesinde otururken limandan çıkış manevrası yapan konteynır yüklü dev gemi, 500 milyarın önemli milyonlarıyla yola çıkıyordu bile...
Liman şehri olmak, tarih boyunca pek çok kenti dönüştürmüş, geliştirmiş ve dertleri sorunları kadar zenginlikleriyle de onu tarih sahnesinde ayrıştırmıştır. Mersin, gelecekten bugüne bakacak antropolog torunlarımız için benzer bir yazgıyı oluşturuyor gibi...
Hükümetlerin Mersin'i bölgenin lojistik merkezi olma yönünde tasarımı, serbest bölgesi, liman büyüklüğü ve hatta "mahvettiği onlarca kilometrelik eşsiz sahili" dahi, bu yazgıya hizmet edecek... Sahil bandını 20 katlı apartmanlarla örerek çeyrek yüzyılını ipotek eden Mersinliler, lojistikten gelecek yeni nüfusu barındıracak "doğal meskenleri" de "yanlışlıkla" inşa etmiş gibi görünüyor.
Liman kentlerinin en belirgin özelliği, habitatında yatıyor. Baskın özellik, farklı mozaiklerin ortak zenginlik alanında birlikteliğinden geliyor. Kısaca limandan kalkacak her gemi, paylaşılacak para anlamına geliyor. Lojistiğin yalnızca liman doklarından ibaret olmadığını düşünürsek, çeyrek asırda sahilleri betonla intihar eden kentin, şimdi lojistik odağındaki yüzlerce farklı ticaret ve üretim alanının tarlası olacağını anlıyorsunuz.
Liman kentinin gelecek tarihi yazılacaksa, bunun yumuşak karnı, farklı mozaiğin "paylaşım" odaklı birlikte yaşama kabiliyetindedir. Biliyoruz ki liman kentleri, kozmopolittir, nüfus hareketliliği fazla ve dinamik beldelerdir. Buna uygun yönetim pratikleri oluştuğunda Mersin, günümüzde zaman zaman yaşadığı etnisite görünümlü huzursuzlukları da bertaraf edecektir.
Neticede konjonktür Mersin'e "lojistik kenti" şansı tanımıştır ve bu çeyrek asırlık pratik, gelecek yüzyılda da buranın liman kenti bahtının süreceği umudunu sunuyor bizlere...
Geleceğin liman kenti Mersin, daha ne gereksin ki...
Tarsus'un kültürel potansiyelinin keşfi sonrası turizm katkısı da cabası olsun...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA