Genelde her seçimi, iktidarın gevşek para politikasıyla karşılayan bir kültürden geliyoruz. Bu yüzden "acaba seçim ekonomisi uygulanacak mı?" kaygısı (ya da sevinci) daima gündeme gelir. Ancak son 10 yıldır bunun yerini, "makul vaatler" almış durumda.
Hal böyle iken seçim sürecinde siyasi partilerin, vaat yağmuru, yine de kaçınılmaz olabiliyor. Bu seçim, 2009 yerel ve 2007 genel seçimlerinden farklı olarak "vaat çıtasının" daha da yukarı çekildiği bir ortam doğurdu. Kayıp yıllar 1990'ların aksine bugün iktidarda kim olursa olsun bol keseden mavi boncuk dağıtmak, artık "sorgulanabilir" hale gelmiş bulunuyor. Şükür ki insanlar, kendilerine bir şey vaat edene, "kaynak" sorabiliyor. Kaynak gösterilmesi de yetmiyor; bu vaadin sürdürülebilirliği de sorgulanıyor.
AK Parti'nin vaatlerine bakınca, iktidarda olmanın "sorumluluğu" ve seçimi kazanmaya en yakın parti olması yüzünden, kaynakları iyi "çalışıldığını" görüyoruz. Bundan önceki seçimlerde "yapılanları sunan" yaklaşım gitmiş bunun yerine 2023 hedefinde yapılacakların takdimi, vizyon paylaşımı gelmiş. IMF'siz ekonomide mali kural şartı olmasa dahi vaatlerin özüne finans mühendisliği hakim durumda.
MHP, vaatlerini sunarken, mühendislik takdimi yerine, "beyan" üslubunu tercih ediyor ve "kaynağınız nedir?" sorusuna kısa bir cevap veriyor; "kaynak temin edilecektir."
CHP, kaynak konusunda nihayet kafa yormaya başladı diyebiliriz. Ancak temel zihin yapısı, milli gelir pastasını büyütmekten ziyade mevcut pastayı "adil paylaşım" üzerine çalıştığından genelde kaynak, "Bütçe fasılları arasında kaydırma" şeklinde tecelli ediyor.
Burada sevindirici olan; seçmenin "kaynak" ve "sürdürülebilirlik" kriterlerini fark etmiş olması yanı sıra partilerin de buna cevap arama ihtiyacıdır.