Uygarlık referansı; "muasır medeniyet" olunca, Batı'nın standartları belirlediği ve bizim de bunlara erişmek için "gelişme gayretinden" söz edilir. Hele ki hak, hukuk söz konusu olduğunda; kendimizi fazlaca yüklenir, mesela AB standartlarının ulviliği altında eziliriz. Hatta bunu kullanan bazılarımız; "toplumsal aşağılık kompleksi" üretip bizi de bu duygu ile sindirmeye kalkar.
Bırakın AB kapısında bize uygulanan çifte standartları, yalnızca vize konusu dahi, bu alanda nasıl bir "ikircil tutum" karşısında olduğumuzu gösteriyor. Kendi seçkinlerimizin umursamazlığıyla, vatandaşımıza, sistematik aşağılanmayı reva görüyoruz. Vizelerin kalkması için AB ile süren pazarlıklarda Dışişleri'nin her adımına bir kulp bulan Batı, bize; "geri kabulü imzala, sınırlarını modernleştir, pasaportunu biyometrikle" dedi. Bunları sağladık ama Bakan Davutoğlu, vize müzakereleri için AB'nin bir muhatap atamadığından yakınıyor.
Aynı Avrupa, kendisi dışındakini "ötekileştirdiği" vize ile Türkiye'ye zulmededursun, başı sıkıştığında, bütün yasal kazanımları gasp edebiliyor.
Mesela Fransa; önce kendi ülkesindeki Romenleri kovalamak istedi. Sonra da Schengen üyesi İtalya'yı dahi "vizeleştirme" cüretini gösteriyor. Amaç; bombaladığı Libya'dan İtalya'ya kaçan göçmenleri, ülkesinden uzak tutmak.
Zora düştüğünde evrensel değerleri çiğneme örneklerinden biri de Müslüman kökenli vatandaşlarına "köle ücreti" öneren Danimarka' da görmüştük.
İşler yolunda iken "Mastrhich Kriteri" uydurmak ve başkalarına dayatmak; işin kolayı... Aslolan; tasada, krizde dahi bu kriterlere sadakattir.
Şartlar değiştiğinde karakterini değiştiren AB'nin değerlerini "sorgulamadan alma" iştahındakilerin dikkatine sunarım.