Afrika'da bir söz vardır; "çölde yemeğin, eğer senden hızlı koşuyorsa, başın belada demektir."
Kemer sıkan Avrupa bizim için çölleşen pazar haline geliyorsa, ekmek artık arslanın ağzındadır. İhracat katili sıcak para yüzünden zaten zorlanıyorduk, şimdi de Kirpi Sendromu ile içine kapanan AB'nin ceremesini çekeceğiz.
Bu yeni "durum", Türkiye'nin dış ticaret alanında acil ve köklü tedbir geliştirmesini şart koşuyor.
Yeni durum, 2 boyutuyla belirginleşiyor;
1- Pazar daralıyor ve AB kemer sıkıyorsa Türk ihraç ürünlerine daha az ödeyecektir.
TEDBİR; AB'ye alternatif yeni pazarlar arayışımıza hız vermek...
2- Kur, aleyhimize gelişiyor, Euro düşüyor. Bu da ihracatımız için dezavantaj oluşturuyor.
TEDBİR; Merkez Bankası'nın döviz alarak rezervini arttırması, bilançosunu gidişata göre ayarlayarak, TL'yi tedricen gerçek değerine getirmesi.
Sanayi Bakanı Nihat Ergün, "her dalgada ekonomi politikası değiştirilemez" diyor. Oysa hiç kimse "ekonomi ve kur politikanı değiştir" demiyor.
İstenen, para otoritelerinin "piyasayı dinlemesi", yalnızca fiyat istikrarını değil, ihracatı, istihdamı da korumaya, arttırmaya yönelik tedbir geliştirilmesi...
Dış Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ın konuyu Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na getirmesi, olumlu bir adım olacak.
G-20 Zirvesi'nde "ölüm diyeti"ni seçen Avrupa artık hastadır. Bize düşen, Avrupa hasta oldu diye ihracatçımızın yatağa düşmesine mani olmaktır.