Gıda fiyatlarındaki tırmanma ile başlayan ekmek isyanları, çok karanlık kehanetleri de gündeme getiriyor. IMF Başkanı Strauss Kahn dahi gıda fiyatlarındaki artışın hükümetler devirip savaşlar doğuracağını savunuyor. Küresel ısınmanın tetiklediği söylenen ekmek eylemleri, adeta "unuttuklarımızı" hatırlatıyor; tok, açın halinden anlamaz. Anlamayınca da aç, gelir, vurur alır!..
Tarihe baktığımızda benzer refleksi, ekmek ve su savaşı yüzünden kana bulanmış öykülerde görüyoruz.
Dünya, hiç bu kadar zengin olmamıştı.
Yılda 42 trilyon dolar gelirin, 200 ülkeye dağılımı da böylesine kötü olmamıştı.
Ancak bundan daha da kötü olanı, ülkelerdeki gelir dağılımının giderek facia boyutlarına varması.
Üstelik bu sakat yapının şimdi açlık belasıyla tam bir muammaya dönmesi de işin ciddiyetini başka boyuta taşıyor.
Zenginler, teknolojinin, paranın, silahın ve güvenlik güçlerinin yardımıyla bir bakıma "getto" larına sığınırken, üreten, çalışan ve kendi ifadeleriyle "sömürülen" halklar, bu parıltılı dünyadan pay istiyor.
Yoksulluk her ulusta var. Her ülkenin, açlarıyla bir şekilde başı dertte.
Ancak yoksulluk, bazı sosyal araçlarla "patlamadan beride" tutulabiliyor.
Din, kadercilik, rıza, zekat, diğerkamlık kültürü gibi araçlar, yoksulların patlama noktasına gelmesini ya önlüyor ya da geciktiriyor.
Fakat yoksul insanı yalnızca aşından değil, kimliğinden de ediyorsanız, o patlama bir anda oluşabiliyor.
"Görmezden gelme, yok sayma, adam yerine koymama, aşağılama, hor görme, alay etme" gibi varsılların tutumundan kaynaklanan hastalıklar da devreye girince, küresel histeri başlayabiliyor, yangın, çevre ülkelere sıçrayabiliyor.
Açlık, cennet coğrafyamız sayesinde bize nispeten uzak bir kavram.
Gıdamız da var iklimimiz de suyumuz, verimli toprağımız da var.
Tek eksiğimiz, daha akıllı tarım yapamamak.
Bunu başarırsak, etrafımızdaki açları dahi besleyebilecek potansiyelimiz var.
Fakat açlık tehlikesinden uzağız diye, varoşlarla temsil edilen yoksulumuzu daha da yoksullaştıran "küresel yanlışlardan" uzak durmamız gerekmiyor mu?
Komşusu açken uyuyan, bizden değildir.
Nitekim böyle biri, bir sabah aç komşusu tarafından yatağından uyandırılıverir.
"Kavimler" neden "Göç" etti sanıyorsunuz siz!..