3 Temmuz Perşembe, saat 19.00. ABD Büyükelçiliği Rezidansı. Başkentte tartışmalı süreçlerde sürekli boy gösteren Büyükelçi Francis Ricciardione'nin son resepsiyonu. Ricciardione, önümüzdeki hafta Ankara'dan ayrılacağını söyleyerek karşıladı konuklarını.
Oysa geçen yılki milli gün davetinde yaptığı konuşma dün gibi akıllarda...
Türkiye, Gezi olayları ile sarsılırken Büyükelçi, Kennedy Caddesi'ndeki gösterileri övmüş ve bağımsızlık günü davetiyelerinin üzerinde yer alan Atatürk'ün sözlerini okumuştu:
"Fikir cereyanları cebir, şiddet ve kuvvetle reddedilemez. Bilakis takviye edilir. Buna karşı en müessir çare, fikre fikirle mukabele etmektir."
Büyükelçi'ye yanıt veren dönemin AB Bakanı Egemen Bağış, ABD Başkanlarından Thomas Jefferson'un,
"Sandık her zaman kurşundan daha güçlüdür" sözlerini anımsatmıştı. Yani...
Ricciardone görev süresi boyunca darbe davalarından toplumsal içerikli olaylara kadar kritik her konuda mutlaka sahne almış hatta kimi aktörleri motive etmişti.
Önceki günkü davet, polemikten uzak, siyasi kulisler bakımından hararetli bir havada geçti. Büyükelçi, yine milli gün davetiyesi üzerinden mesaj verdi ama bu kez dozunu ayarlamayı başardı:
1- Bütün insanlar eşit yaratılmışlardır.
Yaratanları onlara bazı vazgeçilemez haklar vermiştir, ki bunlar arasında Yaşam, Özgürlük ve Mutluluğu arama hakları yer alır. (ABD Bağımsızlık Bildirgesi, 4 Temmuz 1776)
2- Türkiye halkı asırlardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı hayatın şartı kabul etmiş bir ulusun kahraman evlatlarıdır. Bu ulus bağımlı yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. (Mustafa Kemal Atatürk, İzmit 1922)
3- Risksiz değişim, fedakârlıksız ilerleme ve dayanışmasız özgürlük olmaz. (Başkan Obama, 4 Haziran 2014)
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Köşk'e çıkacağına kesin gözüyle bakılıyordu.
Oysa arayış başka idi. "Abdullah Gül partinin başına döner mi?",
"Gül'ün, Başbakan olabilmesi için erken seçim yapılır mı?",
"Erdoğan'dan sonra kurulacak kabinede Ali Babacan ekonomiden sorumlu bakan olarak kalır mı?" Aslında bu soruların hepsi, kendi içinde cevabını da içeriyordu. Gül'ün önce partinin başına dönmesi, sonra Başbakan olması, Babacan'ın da ekonominin dümeninde kalması için oldukça ilginç bir niyet seziliyordu. Bütün bunlar, "restorasyon dönemi" adı altında formüle ediliyor, yer yer AK Parti'nin bilinen isimlerinde de karşılık buluyordu.
Bana kalırsa... Başbakan Erdoğan'ın 11 Temmuz "Çankaya Vizyon Belgesi", pek çok soru işaretini ortadan kaldıracağı gibi birilerine elbise biçmeye kalkan siyaset terzilerini de açığa düşürecek. Eldeki veriler Başbakan'ın oyun planının farklı olduğunu, kapsamlı yenilenmeye hazırlandığını gösteriyor.
Sayın Gül'ün denkleme girmesi ancak Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra reel politiğin ağır basması ile mümkün olabilir ama öncelikli seçenek gibi durmuyor!