Küresel ve bölgesel dengelerin yeniden kurulduğu, haritaların değiştiği, oldukça kaotik bir döneme giriyoruz. Dış dinamiklerin bu kadar hareketli olduğu süreçte Türkiye, yönetim ve karar alma biçimini kökten etkileyecek özellikli bir döneme hazırlanıyor. Ankara'da senaryo üzerine senaryo konuşuluyor. Çekirdek bir kadro dışında bürokrasi içine kapanmış, gelişmeleri sadece izliyor. Parmağını dahi kıpırdatmıyor. İşler, eli taşın altındaki sınırlı sayıda ismin özverisi ile yürüyor.
***
Piyasa oyuncuları ile onlara etki eden çevrelerin mevcut ekonomi bürokrasisinde gösterge kabul ettiği bir ismin neredeyse kalmadığını, Ankara'nın sonbaharla birlikte büyük dönüşüme sahne olacağını bugünden söyleyebiliriz. Buna, siyasette ekip yenilenmesi, yargıda yapılanma, 17-25 Aralık 2013 müdahalesi ile hesaplaşma, kamu yönetiminde sistem değişikliği de dahil. Zaten bu sıralar başkentte hangi popüler mekâna gitseniz mutlaka uluslararası portföy yöneticileri veya yabancı misyon temsilcileri ile karşılaşıyorsunuz. Masalarında, eskiden alışık olduğumuz şekli ile diplomat veya ekonomi bürokratı görmüyorsunuz. Hemen hepsi bir siyasetçi veya analistle konuşarak, gelecek projeksiyonu yapmaya çalışıyor.
Bu kadar iniş çıkış gösteren olaylar dizisine rağmen Türkiye ekonomisi, kamu mali yönetimi ve bankacılık sistemindeki sağlam temeller ile siyasetin öngörülebilir yönleri sayesinde ayakta duruyor. Yeni nesil reformlar ise 2014'ün son çeyreğini bekliyor.
***
Mevcut şartlar altında, kulağını dedikodulara kabartan, isim bazında plan kuranlar bakımından gündemin siyasi, diplomatik ve ekonomik olasılıkları şöyle:
1- ÇANKAYA: Halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanı'nın "
siyasal kimlikli" aday olacağına ilişkin tereddüt bulunmuyor. Başbakan
Tayyip Erdoğan en güçlü aday konumunu koruyor. Sayın
Abdullah Gül'ün bir dönem daha Köşk'te kalması da ihtimal dahilinde tutuluyor.
2- MUHALEFETİN ADAYI: Muhalefetin "
çatı aday" olarak ileri sürdüğü
Ekmeleddin İhsanoğlu isminin aylar öncesinde localarda konuşulduğu, kamuoyu ile paylaşılmasının ise zamanlama meselesi olduğu biliniyor. CHP bünyesinin kıpırdaması ve alternatif sol aday üretmesi de bekleniyor.
3- AK PARTİ: Büyük bir sürpriz olmaz ve Erdoğan Köşk'e çıkarsa, kimin Başbakanlık görevini üstleneceğinden ziyade kimin AK Parti'ye liderlik edeceği önem kazanıyor. Erdoğan'ın kendi kabinesini kuracağına kesin gözüyle bakıldığı için ağustos sonrasında partinin bütünlüğünü koruması ve 2015'e taşınması gereği gündemi daha çok meşgul ediyor. Türkiye genelinde siyaset yapabilen başka parti bulunmadığından AK Parti'nin nabzı, ak saçlıların son çıkışları, Abdullah Gül'ün partiye davet edilme çabası ile bu girişimin önünü kesme beyanları merakla izleniyor. Düğümün burada çözüleceği anlaşılıyor. Zira muhalefet partileri de Erdoğan'sız AK Parti ile siyasi rekabete girilebileceğini umuyor.
4- KÜRT SORUNU: Demokratik açılımın kaderi de Köşk seçimine endeksleniyor. Halkın yarısından fazlasının desteğini alan, deneyimli, risk yönetmeyi bilen bir aktörün, bu sorunun çözümünde etkili inisiyatif alacağı görülüyor. Ekimden itibaren ciddi yasal düzenlemelerin masaya getirileceği anlatılıyor.
5- IRAK-SURİYE: Birinci öncelik kuşkusuz Musul'da alıkonulan 80 Türk vatandaşının sağ salim yurda getirilmesi. Bu amaçla güvenli koridor oluşturma uğraşı da dikkatlerden kaçmıyor. Öte yandan Ankara, mezhep savaşının içine girmeyeceği gibi uluslararası toplumla birlikte aksiyon almayı düşünüyor.