Bugün TBMM İçişleri Komisyonu'nda görüşülecek MİT Yasası değişiklik teklifi pek çok yönden ilginç!
Teşkilatın yeniden yapılanması, daha görünür olması, stratejik verilere erişim kapasitesinin geliştirilmesi, Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu'nda siyasetçinin rolünün artırılması gibi...
Veya...
Terör ve suç örgütleri ile mücadele görevlerinin güçlü yasal dayanağa kavuşturulması, teşkilata dış operasyon kabiliyeti kazandırılması, MİT şemsiyesi altında yürütülen gizlilik dereceli işlerin yargı süreçleri karşısındaki durumunun netleştirilmesi gibi...
Veya... İstihbarat faaliyetleri sırasında diğer kurumlarda çalışan kamu personeli ile MİT'e yardım eden elemanlara belli teminatlar sağlanması gibi.
***
Yasa teklifinin eleştiriye açık bölümleri kuşkusuz var. Bu eleştiriler haklı kaygılar da içeriyor. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan boyutlar da taşıyor. Örneğin, MİT'in Gizli Yönetmeliği'ne çoğu kimse hâkim değil.
Yönetmelikte tanımlanan görevleri, yetkinin kullanış biçimini ve müsteşarlığın teftiş mekanizmasının etkinlik düzeyini kamuoyu pek bilmiyor. Esasen, detayları bilmesi de gerekmiyor. Tabii bir büyük şartla: "
Siyaset kurumuna, TBMM'ye ve yargı organlarına hesap verebilirliğin sağlam temellerle inşa edilmesi kaydıyla!" Öyle anlaşılıyor ki Gizli Yönetmelik'teki görev ve yetkilerin çerçevesi yenilenen yasaya taşınıyor. Bu arada yetki güncellemesi de yapılıyor. Yani... Belli çevrelerde kaygı uyandıran konular, esasen MİT'in fonksiyonları arasında zaten yer alıyor. Lakin uygulamada sorunlar çıkabiliyor. Ve MİT personeli genellikle risk ve inisiyatif alarak sorunları çözmeyi deniyor. Mesela, bugün de görevin gerektirdiği nedenlerle banka kayıtlarına bakabiliyor.
Ancak bunun için ya özel ilişkilere başvurulması ya da yorum yoluyla yetki izahatı gerekebiliyor. Cari mevzuatta "
kamu hizmeti veren kuruluşlardan bilgi ve belge istenebiliyor!" Bankaların da kamu hizmeti verdiği kabulünden hareket edilerek veri alınmaya çalışılıyor. Yasa yürürlüğe girerse finans kuruluşu veya kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu vurgusu ile mesele belirsizlikten kurtarılmış olacak.
***
Yasa teklifi, "
istihbarat faaliyetlerinin açık hukuki zeminde, güvenceli ortamda, çağdaş, şeffaf ve rekabetçi şekilde, doğrudan Başbakan'a karşı sorumluluk altında yürütülmesi" üzerine kurulmuş görünüyor. Bir başka ifade ile "
MİT, siyasetçiye karşı sorumludur.
Siyasetçi de halka karşı sorumludur" diye düşünülüyor. Siyasetçinin her an her vesile ile kamuoyu denetimine tabi olduğu, böylece istihbarat teşkilatının da istisna olmadığı tezinden hareket ediliyor. Ayrıca, MİT'teki iç denetim, Sayıştay'ın dış denetimi, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun olay bazındaki denetimi ile özellikli hallerde yargı denetiminin bulunduğu savunuluyor.
***
İnsanın, bazı şeylere inanası da gelmiyor...
"
MİT'in istihbari amaçlı şirket kurarken TC kimlik no sıkıntısı yaşamasından, gizli plaka üretilmesindeki aksaklıklara, ankesörlü telefon dinlemede karşılaştığı engellere kadar!"
Hatta, "
gizli kimlikli bir eleman için gümrükte veya vergi dairesinde işlem yaparken, ilgili memurdan ricada bulunmak zorunda kalınmasına kadar!"
***
Netice olarak...
Önemli olan, belalı olayların yaşanmadan önlenmesi, ülkenin bekasının emin ellerde olmasıdır. Evet, "
milli güvenlik" denildi mi akan sular durur. Buna rağmen...
"
Her yetkinin gerekçesi, genişliği, kullanım aşamasındaki gerekliliği, sonuçları ve yetki aşımının yaptırımları kuşkuya yer bırakmayacak ilkelere bağlanmalıdır!"