Polemikten kaçındığımızdan değil de "okura, kendimize ve hatta muhatabımıza saygımızdan" dolayı uzak durmayı tercih ederiz.
Yüz yüze gelemeyen iki kişinin, köşelerden atışmasının okura bir faydası olmadığını, yazarları birbirine laf sokma yarışına ittiğini, enerjiyi boşa tükettirdiğini ve bilhassa karşı tarafın giderek seviyeyi düşürdüğünü iyi biliriz.
Ve en önemlisi, memlekette onlarca mesele varken kişiselleşme eğilimi gösteren çekişmelerin fikri temelden çıktığını ve gazeteciyi asli gündemden uzaklaştırma tehlikesi yarattığını hep göz önünde tutarız.
Konu, "Hükümet" olunca, "Sabah Gazetesi, marazi şekilde belli çevrelerin özel ilgi alanına giriveriyor."
Sabah'taki haber ve yorumlardan günlük, haftalık veya aylık bir malzeme bulup, Hükümet'e çakmak için eşsiz bir heyecan duyuluyor. Kendi evinin içine bakmayanlar, komşunun binasını taşlayıveriyor. Sonra egosunu şişirip, "Biz yazınca olay oluyor" yanılgısına kapılıyorlar. "Allah Allah aynısı bizde niye yazılmıyor?" diye sorma, "Yoksa asıl o zaman bizde mi olay olur?" diye sorgulama gereğini duymuyorlar.
Hep derim, "Kişiler üzerinden genelleme yaparak Kurumları hedef almak yanlıştır" diye. İşte bu yüzden Kurumları muhafaza edip yılmaz muhalifler için üç hususu kayda geçireyim:
1- Bir siyasi isme veya konuya takıntılı olabilirsiniz. Sizin bileceğiniz iş. Ama her şey İstanbul'dan gördüğünüz veya size anlatıldığı gibi değil. Buyurun gelin bazı hassas olayları Ankara'da yerinde izleyin. Arka planına inmeyi deneyin. Hatta biz de misafir edelim. Hiç olmazsa mesleğin hakkını verirsiniz.
Muhtemelen imalı konuşmaya, dolaylı yollardan taarruza gerek duymazsınız. Ne görüyor, öğreniyor ve dinliyorsanız yine işinize geldiği gibi yazarsınız.
Ama inanın içiniz rahat olur. Bu sayede bize sıfat takmadan, Kurumumuza yakıştırmada bulunmadan size de etiket asılmasına fırsat vermeden ciddiyet sınırlarında kalırsınız.
2- Sizlere, bizlerle ilgili ne aktarılıyor bilemiyorum. Niye toptancılık yaptığınızı ise irdelemiyorum. Ama itimat edin, filanca bakanı kritik ettik diye bizde mesele olmuyor. Yeter ki o kritik; saplantılı ruh halinin, önyargının eseri ve kasti vuruşun ürünü olmasın. Ve tabii ki kişilerin saygınlığını zedeleme operasyonuna dönüşmesin. Size ve arkadaşlarınıza, en az bizim bu ölçülerimiz içinde mesleki faaliyetinizi icra etmenizi temenni etmekten başka bir şey elden gelmiyor.
Ezberinizi bozmaya teşvik edip, huzurunuzu kaçırdıysak biz de sizden özür dileriz!
3- Çektiğiniz minderde sizi rakipsiz bırakacağımızdan ise emin olabilirsiniz.
Lakin sizi izlemeye, zaman zaman istifade etmeye devam edeceğiz. Siz de dün olduğu gibi bugün de bizi izlemeye devam eder ve dahi aylar öncesinde kalan yazı ve haberlerimizle aydınlanırsanız memnuniyet duyarız. Kimse dokunulmaz, eleştirilemez değil. Zaten meselenin özü eleştiriden ziyade, kesin imhayı hedefleyen bir tarzı yaşatma uğruna gösterilen özel çabada düğümleniyor.