Türkiye'nin 1980'lerden sonra yazılan "yatırım teşvik" tarihi ibretliktir. Doğrular, deneme yanılma yöntemi ile bulunmuştur. Hibelerle başlayıp düşük faizli kredilerle gelişmiş, derken tavassuta ve soruşturmalara dönüşmüştür. 30 yıllık arayıştan sonra nihayet "ülke ve dünya gerçekleriyle uyumlu teşvik anlayışına" ulaşılmaktadır.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın emek verdiği yeni sistem için bundan sonra önemli olan "uygulamadır." Asıl yükü, "hazine" boyutu ile Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "vergi" boyutu ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "sigorta primi" boyutu ile Çalışma Bakanı Faruk Çelik omuzlayacaktır. Bir başka ifadeyle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın teşvik paketini özel olarak sahiplenmesi, 8 bakanını yanına alarak açıklama yapması ne kadar etkili ise görünür gelecekte somut neticeler alınması da o kadar mühimdir. Nitekim Başbakan, teşviklerin tüm işadamları örgütleri aracılığıyla ülkenin dört bir yanında anlatılmasını istemiştir.
6 bölgede "genel teşvikler, bölgesel destekler, stratejik ve büyük yatırımlar" bileşenleri üzerine bina edilen model hem gelişmişlik farklarının giderilmesi hem de cari açığı azaltıcı katmadeğerli malların üretimi açısından yerindedir. Sistemin, filanca il ile falanca ilin anlamsız çekişmesine kurban edilmemesi de başarıdır.
Buna karşın dikkat edilmesi gereken yönleri de mevcuttur:
1- İllerin sosyo- ekonomik gelişmişlik seviyesi belirlenirken özellikle doğu ve güneydoğuda çoğunluğunu asker ve polislerin oluşturduğu memurlara ödenen maaşların hesaba katılması yanıltıcı olmaktadır.
2- Stratejik ve büyük yatırımların; marka şehirler ve cazibe merkezleri ile paralellik arz edip etmeyeceği, kalkınma ajanslarıyla koordinasyonu belirsiz durmaktadır.
3- En az gelişmiş illerin bulunduğu 6. bölgede işçi ve işveren sigorta primlerinin 10 yıl süreyle sıfırlanması hayali veya fason istihdam yaratabilir.