Anlayış, felsefe, kültür o kadar farklı ki. Dün hem AK Parti'nin hem de CHP'nin kurmay kadrosundan isimlerle ayrı ayrı sohbet ettik. İktidar kanadının "belirgin muhafazakâr kimlikli" temsilcisi,"halka güvenmekten", "özgürlük alanını genişletmekten" söz ediyordu. Halkın günlük hayatına dokunan her siyasi projenin sonuç verdiğini söylüyordu. Hatta kendince yapısal düzenleme önerileri bile getiriyordu. Örneğin, yargı kurumunun tarafsızlığı ve bağımsızlığının pekiştirilmesi, milletle bağının güçlendirilmesi konusunda. Öyle ya "Türk milleti adına karar veren"yargı, acaba millete hesap verebiliyor mu? Aslında hayır. Sözgelimi, "Neden bizde de jüri sistemi olmasın? Ve belli davalardaki kararlar, halkın ferasetine bırakılmasın?" Veya "Anayasa yargısı denetiminden geçen ve uygulama sorunu olduğu savunulan yasalar için neden yılda bir defa elektronik yöntemlerle referandum yapılmasın?"
Tabii bunların her biri zihni egzersizler. Olup olmaması da önemli değil. Önemli olan, milli iradeyi sistemde etkinleştirme arayışı içeren muhakeme biçimi.