Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Bizim çocuklar!

Uzun iktidar dönemlerinin en tipik riski "bizim çocuklardır."Zira "Bizim çocuklar sendromu" ile kitle partilerinin hükümet etme biçimi arasında yakın bir ilişki vardır.
İktidarın ilk günlerinde referansla kurulan ekipler, test edilen kararlar ve giderek yerleşen özgüven, zamanla siyasi algıda seçicilik yaratır. Bir süre sonra dış sesler yeterince duyulmaz olur. Samimi uyarıda bulunan çevrelerle kronik muhaliflerin eleştirileri birbirinden ayrıştırılamaz. Yönetenlerde, haklı olarak, "Bu kadar hizmet ediyoruz. Ufak tefek eksikliklerimiz de görülmesin" hissi uyanır. İşte böyle durumlarda "siyasi feraset" devreye girer.
Zaten önemli olan da yakın çevrenin icraatı sürekli teyit eden çekim gücüne rağmen farklı görüş ve önerilere açık olabilmektir. Bu noktadaki, farkındalık, "idaredekilerde direnç" geliştirebileceği gibi fırsat iyi kullanılırsa "iktidarda zihni yenilenme" motivasyonu da yaratabilir.

***

Önceki gün gerçekleşen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu'ndan yansıyanlar; iktidardaki kadroların "iç muhasebesinin" hâlâ kuvvetli olduğuna işaret ediyor.
10 yıllık tek başına iktidar performansı, dünün hesabının sorulması kadar bugünün muhtelif hatalarının da görülmesini gerektiriyor. Artık "bizim çocuklardan" kaynaklanan sorunların siyasi faturasının çıkabileceği bir döneme giriliyor. Birlikte çalıştığınız bürokratları siz atamış, yerel yönetimlerde ekibinizi yine siz kurmuşsanız dikkatli ve ihtiyatlı olmanız kaçınılmazdır. Herhangi bir yanlışın, iktidarı töhmet altında bırakmaması için üzerine gidilmesi zorunludur. Ama nasıl?
Tabii ki bugünkü şekliyle...
Yani, "sessiz ve derinden."
Genel merkeze intikal eden, ağırlıklı bölümü taşrada çıkan meselelerin üstü örtülmüyor ve bizzat lider düzeyinde "Araştırın. Ama adaletli davranın"talimatı veriliyorsa bu, önemlidir. "Bizimkiler bilerek hataya düşmez"veya "Durup dururken elâleme malzeme üretmeyelim" denmiyor, özellikle genel başkan "Gereğini yapın"kararlılığı sergiliyorsa bu, daha da önemlidir. Aksi gelişme, kişisel kusur ve ihmallerin önce kurumları sonra siyasetçiyi bağlaması anlamına gelir. Böylesi bir eksen kayması ise iktidarın her mensubunun değişik nedenlerle tolere etmesi gereken sorunlar yumağı içinde bocalamasına yol açar. Lakin Başbakan'ın duruşu öylesine net ki halihazırda bu ihtimalleri bertaraf etmeye yetiyor.
"Bizim çocuklar", "kol kırılır yen içinde kalır" anlayışı ile korunmayacaklarını bilmelidirler. O iktidar döneminde atanmış olmak, karar vericilerle yakın çalışmak "imtiyaz" değil "sorumluluk" getirir.
***

Burada kritik husus,"bizim çocukların"durumdan vazife çıkarmasıdır.
Kendini garanti altına alma yöntemleriyle de gelişen bu stil, "yedekte önemli evrak tutma" veya "kamu gücüne âşık olma" biçiminde dışa vurabilir. Yer yer "iktidarı yönlendirme", "mümkünse yapılması gerekeni belirleme"boyutuna varan tavırlar dahi baş gösterebilir.
Şayet siyasetçi, bazı olayların seyrinin kendisini de önüne katıp sürüklediğini düşünüyorsa sürecin arka planına bakması beklenir.
Siyaset alanının vesayet yayılmacılığına karşı korunması ne kadar gerekli ise bu mücadelede baş aktörlüğe hevesli "bizim çocukların" olanla yetinmeyip ekstra işlere soyunması ihtimali de o kadar mühimdir.
Sözün özü...
Siyasetçi, sadece kendine güvenmeli ve seçmene vaat ettiklerini kendi önceliklerine göre hayata geçirmelidir!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA