Konu; memurdan, maaştan açıldı mı, büyük tartışmalar da açılır. Zira, "Kamu Personel Reformu"yıllardır ertelendiği için memurlar arasındaki özlük hakkı adaletsizliği bir türlü giderilemedi. Palyatif düzenlemeler sadece yaraya tuz bastı ama iyileştirmedi.
İtiraf edeyim Maliye Bakanlığı ile ilgili başlattığım bir dizi yazıdan sonra bu ölçüde sorunlar yumağı beklemiyordum. Masa başında tasarlanan ancak sahayı yeterince gözetmeyen kanun hükmünde kararnamelerin tedavi edici olduğu kadar bu denli yeni rahatsızlığa yol açtığını tahmin etmiyordum. Örnekler hayli fazla. Hem aktaralım hem de görüşümüzü açıklayalım.
***
1- 4 yıllık fakülte bitiren yaklaşık 14 bin maliye memuru, kurum içinde önleri açılarak "
Gelir Uzmanlığı'na" atandı. Ama görev, yetki ve sorumlulukları değişmedi. Düz memurken yaptıkları işi hâlâ sürdürüyorlar. Bu ay 1. derecedeki Gelir Uzmanı 2.660 lira alırken, aynı derecedeki memurun maaşı 1.910 liraydı. Yani yaklaşık 750 lira fark yaratılmış. Meslek içi ilerlemeye, üniversite mezunlarının teşvik edilmesine itirazımız yok. Ancak, unvan değiştiren memur eskisi gibi çalıştırılır bir de ekstra ödeme yapılırsa adil olmaz. Bu istihdam çarpıklığı düzeltilmeli. Bir de Gelir İdaresi'ndeki memurların özel hizmet tazminatı artırılmalı.
2- Defterdarlık Uzmanı'na dönüştürülen, esasen milli emlak alanında çalışan bir görevliye 2.700 lira ödenirken, aynı mevzuata, aynı sınava tabi olduğu Maliye Uzmanı arkadaşına 4.050 lira verilmesi de makul değil. Yarın, 2 b kapsamındaki hazine arazileri satışa sunulduğunda, taşrada defterdarlık uzmanlarının çalıştırılacağı unutulmamalı. Kaldı ki onların statü kaybı da henüz giderilmedi.
3- Maliye'deki Saymanlık, Muhasebe ve Mal Müdürleri'nin de itirazları var. Devletin her türlü gelirinin toplanması, giderlerin ödenmesi, hazine davalarının takibi, malların idaresi onlardan soruluyor. Lakin kariyer meslek diye adlandırılan bazı kadroların yetkisi ve yetiştirilme süreçleri değişmeden sadece unvanlarının değiştirilip maaşlarının zamlanması, onların moralini bozmuş. "
Tasarruf harcarken yapılır." Bu yüzde hesap kitap işindekilere kulak verilmeli. Ayrıca saymanlar arasındaki tazminat farkı kapatılmalı.
4- Belediyelerde istihdam edilen, işçi de memur da sayılmayan 16.500 civarındaki sözleşmeliye gelince... Kamuda "
sözleşmeli personel" sorunu çözülürken, onların kapsam dışı bırakılması ikna edici görünmüyor.
Bu arkadaşların çoğu mühendis veya teknisyen. Arazi yolluğu, yemek parası, performans ödemesi almadıkları gibi gelecekleri de birkaç kişinin iki dudağının arasında. Şöyle bir düşünelim. Müteahhitlik yapan bir belediye meclis üyesinin imar ile ilgili sorunu, fen işleri bölümündeki sözleşmeli arkadaşa gelse, hali nice olur? O sözleşmeli kişinin gelecek yıl çalışıp çalışmayacağına, imarında sorun olan meclis üyesi karar verebilir. Ve bu durum sakıncalıdır.
5- Bir de özelleştirme mağdurları var. Çoğu, müdür veya mühendisken değişik kurumlarda araştırmacı kadrosuna atandılar. Müdür emsalleri 4 bin, aynı kuruma yeni giren mühendisler 3 bin lira, onlar 2.350 lira alıyorlar. Fakat atandıkları araştırmacı kadrosunun asli karşılığı 1.600 lira. Yani, maaşlar eşitleninceye kadar yerlerinde sayacaklar. Diğer kurumlardaki arkadaşları ise alıp başını gidecek. Bu da adaletli değil.
Sözün özü...
"Kamu personel sistemine neşter vurulmazsa, ağrı kesiciler yetmez!"