Ekonomi yönetiminin geçtiğimiz hafta bankacılarla gerçekleştirdiği zirve oldukça önemli mesajlara sahne olmuş. Özellikle 2012 için yol haritası çizmenin güçlüğü kayda geçmiş. Toplantıya katılan bir banka genel müdürü olsam Ankara'nın verdiği sinyaller çerçevesinde "öyle de karar verebilirim böyle de..." Zira, Merkez Bankası, Hazinesi, BDDK ve SPK'sı ile "İki uçta da değerlendirme yapılabilir" denmişse orada durup düşünmek gerekir. "Her iki yönlü senaryoya hazırız" havası yayılırsa piyasa daha çok olumsuza göre pozisyon belirler.
Tabii kimsenin hakkını yemeyelim. Merkez Bankası'nın, "Merak etmeyin! Dış kaynak daralması beklediğimizden fazla olursa hızlı reaksiyon gösteririz" sözünü bankalar adına bir kenara not edelim.
***
Önümüzdeki yıl için üç husus belirleyici olacak:
1- Siyasi dengelerde, liderlik ve karar alma iradesinde tereddüt yaratılmaması.
2- Dışarıdaki belirsizliğin, istikrarsızlık faktörü olarak içeriye transfer edilmemesi.
3- Finansal kesime yönelik önlemlerin, özel sektör tarafından zamanında ve doğru anlaşılması.
***
Hem durgunluk istemeyen hem de ekonomideki yavaşlamanın kontrollü biçimde gerçekleşmesini hedefleyen, hem cari açığı hem de enflasyonu aynı anda kontrol etmeye çalışan, hem tasarruf açığına hem de kredi genişlemesine eş zamanlı duyarlılık gösteren ve bütün bunları, Avrupa'da alınacak kararlara endeksleyen Ankara tablosu ile karşı karşıyayız. Üstelik AB'de siyasi liderlik sorunu bulunduğunu, kısa vadede toparlanma yaşanmayacağını savunan bakanların
"aşırı ihtiyatlı" tutumunu da eklediğimizde hakikaten ilginç bir yıl bizi bekliyor.
***
Bu toz duman içinde iş yine geliyor,
"fiyat istikrarı ile finansal istikrarı" birlikte gözetme çabasına odaklanıyor. Çok yakında açıklanacak iki rapor, 2012 hesapları için belirleyici rol oynayabilir:
Merkez Bankası'nın, güncel veriler ışığındaki Para Programı detayları ve enflasyon varsayımları.
Hazine Müsteşarlığı ile Dünya Bankası'nın tespitlerine dayanan
"Türkiye'deki Tasarruf Eğilimi."
"Tasarruf açığı", gündemdeki ağırlığını korumayı sürdürüyor. Zira...
1- Gelecek yıl, yurtdışından kaynak temin etmek zorlaşacaksa yatırımların finansmanında bankaların arz edeceği iç kaynaklar öncelik kazanacak.
2- Hazine, borçlanma miktarını azaltsa bile
"dış şoklara endeksli risk primi, cari açığın yönetimi ve sorunlu kredilerin seyri" yüksek reel faizin gerekçesi olarak sunulacak.
3- Yüzde 10 faize ve 1.90 seviyesindeki kura rağmen dış kaynak girişinde yaşanabilecek iştahsızlık birçok açıdan mazerete dönüşecek. Allah'tan Merkez Bankası, spekülatif ataklara rağmen şimdilik kısa vadeli faizleri artırmadan, faiz dışı araçları kullanmaya çabalıyor. Tabii bu tür bir
"öteleme stratejisinin" bıçak sırtı dengede yürütüldüğünü söylemeye gerek yok. Zorunlu karşılıklar başta olmak üzere para politikasının bilinen yan araçlarını devreye alan Merkez Bankası, bilhassa Ağustos 2011'den sonra amaçladığı
"kredi görünümünü" ortaya çıkarmayı başardı. Gidişat, bu yıl kredi genişlemesinin yılbaşında öngörülen yüzde 25 üst limitini aşmayacağına hatta yüzde 22 civarında kalacağına işaret ediyor. Haliyle şu yaman çelişki ile yüzleşmek gerekiyor:
1- Tasarruf açığını gidermek için ilk etapta sadece kredi genişlemesi sınırlanacaksa,
2- Yurtdışı tasarrufların beklenen ölçüde Türkiye'ye akışı söz konusu olmayacak ve yurtiçi banka kaynaklarına yüklenilecekse,
3- Reel sektörün yatırım ve büyüme performansı canlı seyredecekse,
4- Enflasyonda çift hane istenmiyorsa,
5- Bankalara kazık fren yaptırmayıp, gaz kesmeleri için uğraşılacaksa...
2012'de her gün, her dakika, her veriye yeniden yeniden bakmak kaçınılmaz olacak. Anı ıskalayan, geleceği de ıskalayacak!
Bu vesile dileğim o ki...
Ufku açık, huzurlu, sağlıklı, mutlu, kayıpsız bir 2012 yılı yaşayalım!