Bir süredir Genelkurmay'da sessizlik hâkim. Bu ağır havayı hem devam eden yargı sürecine hem kurumsal iç hesaplaşmaya hem de olası anayasa değişikliğine ilişkin görüş geliştirme çalışmasına bağlamak mümkün.
Genelkurmay Başkanı'nın, anayasada tanımlı olduğu üzere Başbakan'a karşı sorumluluğunun biçimi yeniden ele alınırsa ne olacak? Sivil yargının müdahalesine açık hale geldiği için sinirleri gerilen TSK, eskiden dayanak saydığı anayasadan bu kez güç alamazsa ne yapacak? Önümüzdeki ayların cevap bekleyen soruları bunlar...
Şimdilik değineceğimiz husus, TSK'da giderek taraftar bulan "basiret" yorumları. Demek istediğim, İrticayla Mücadele Eylem Planı, Poyrazköy soruşturması kapsamında verilen komutan tepkisinin, "korumacı yaklaşım" olup olmadığı. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un, kangrene dönüşen kol ve bacakları kesip, bünyeye yönelik dışsal müdahaleyi önleyebileceği kanaati artık daha fazla konuşuluyor. Buradan da müstakbel komutanın yönetsel kodları tahmin ediliyor...