Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Asker gölgesinde sivil ekonomi

Genelkurmay'daki hassasiyetin, piyasa kararlarını doğrudan etkilediği günlerden geçiyoruz. Üstelik bu tabloya, yargı bağımsızlığına ilişkin kaygılar da ekleniyor. Hal böyle olunca, küresel krizin sert darbesinin hissedildiği 2009 yılında yaşanan kayıpların telafi edileceği 2010'da hava bir anda karartılmak isteniyor. Peki, komutanların istifasından, erken seçime kadar uzanan senaryoların hangisine inanacağız? Ve bu senaryoların, ekonominin iyileşme sürecini sekteye uğratma planı ile birleştirildiğini nasıl anlayacağız?
Türkiye portföyü taşıyan yabancı yatırımcılar bir süredir, ekonomik parametreler yerine, "siyasi gerginlik" tezine dayalı hesaba başladı. Nitekim bize kadar ulaşan sorularda, "Sivil-asker ilişkileri" ve "Hükümet ile Yüksek Yargı arasındaki reform uzlaşmazlığı" konuları öne çıkıyor. Deyim yerindeyse ekonomi değil siyaset satın alınıyor.

***
Şimdi, piyasa aktörlerini etkileyen, dedikodu olarak başlayıp, inandırıcılık sınırına vardırılan kritik başlıkları açıklığa kavuşturma zamanı.
1- Balyoz Darbe Planı çevresindeki "iddiaların ciddiyeti" Genelkurmay'da şok etkisi yarattı.
2- Askeri kanat, bilgi ve belge ile desteklenen soruşturma sürecinin artçı sarsıntılarını göz ardı etmedi. Nitekim "ıslak imza" tartışması yakında yeniden alevlenecek.
3- Gözaltı ve tutuklamalarda, daha çok usule itiraz edildi. "Emekli kuvvet komutanlarının bu şekilde götürülmesi rencide edici oldu" tepkisi dışa vuruldu.
4- Genelkurmay'daki orgeneral ve oramiraller zirvesinde "istifa seçeneği" de masadaydı. Şaibeli belgeler, sızmalar yüzünden komutanlar arasında "basiret" eleştirisi de yapıldı, çelik sinirler yay gibi gerildi.
5- Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in Genelkurmay ziyareti, yurtdışında bulunan Başbakan'ın bilgisi dahilindeydi. Sebebi ziyaret, Başbakan'ı hedef alan "parolaişaret" skandalı da olsa, gündeme gözaltılar damgasını vurdu. Çiçek, o görüşmede "or"lar toplantısını da öğrenince, siyasi deneyimine rağmen tedirginlik akımına kapıldı.
6- Genelkurmay teması dışa yansıyınca Çiçek, AK Parti'nin önemli isimleri ile TBMM'de buluştu. Parti büyükleri "Telaşa gerek yok. Bu normalleşmenin işareti" havasındaydı.
7- Başbakan Tayyip Erdoğan'ın o önemli gece, kurmaylarıyla yaptığı değerlendirmede, rutin dışına çıkan kişinin askeri personel olup olmadığına bakılmaksızın yargı ile yüzleşmesi üzerinde duruldu. Yargının işine karışılmaması ancak savcılık talimatını uygulayan kolluk güçlerinin özenli davranması benimsendi.
8- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Çankaya Köşkü'nde Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın katılımıyla gerçekleştirdiği üçlü zirve ise esasen Org. İlker Başbuğ'un elini rahatlatmaya dönüktü. Kamuoyuna yönelik mesajda, sade vatandaşın ve para sihirbazlarının anayasal düzenin devamından emin olmaları hedeflendi. Asker de kendi içinde ayıklama sözü verdi.
9-
Başkentteki olağan dışı gelişmeleri medyanın "devlet krizi" olarak yansıtmasına gelince... Yeni anayasa yapılmadıkça, İç Hizmet Kanunu gözden geçirilmedikçe, YAŞ kararları yargı denetimine açılmadıkça, sivilasker ilişkileri inişli çıkışlı seyir izleyecek. Normalleşmenin seyir defteri yargı üzerinden yazılırken, bağımsız yargıya dönük askeri ve kurumsal kuşkular giderilmedikçe, içinde geçmekte olduğumuz sürecin sivri kıyılarına, gözaltı dalgaları çarpmaya devam edecek.
10- Başbakan'ı kızdıran yorumların arka planında tabii ki ekonomi var. Mart 2009'da enflasyonun 11 puan üzerinde faiz ödeyen Türkiye Ocak 2010'da bu marjı 1.5 puana indirdi. Lakin, Mart-Nisan-Mayıs döneminde 46.1 milyar lira borç ödeyecek olan Hazine'yi ve istikrara oynayan piyasaları rahatlatma sorumluluğu hala Hükümet'in omuzlarında duruyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA