Yerel seçimlerin tamamlanmasıyla birlikte Türkiye gerçek gündemine dönüyor. Ekonomi ve reform gündemine... Zira sandığın en önemli mesajı, meydan geriliminin geride bırakılıp, çözüm odaklı siyasete ağırlık verilmesi talebi olarak dışa yansıdı. Her partinin iç bünyesi açısından farklı sonuçları olsa da seçmen, "ekonomik durgunluğun aşılması, işsizlik sorununun çözümü, daha fazla demokratikleşme" beklentisini teyit etti. İktidar partisine "sarı kart" çıkarırken "erken seçim istemediğini" gösterdi. Küresel krizin tam ve doğru okunamadığını, yerinde kararların geç alındığını hissettirdi. Ekonomi takımında revizyon sinyali verdi. Şimdi, ilk iş 2009 için hasar tespiti yapılması olacak. Kuşkusuz hasarın büyük kısmı, "istihdam" alanında. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ın özel sohbetimizde anlattığı gibi...
1- Bugünden yarına sihirli değnek değmişçesine değişiklik beklenmemeli. Çünkü Türkiye ekonomisinin düzelmesi biraz da dışarıya bağlı. İçeride alınan tedbirler sadece krizin etkisini azaltmaya dönük.
2- Dış pazar daraldı. İhracat pazarı, pat diye bulunacak bir pazar değil. İhracatın yüzde 60'ının gerçekleştiği Avrupa'da kasırga yaşanıyor.
3- İç piyasa defansa çekildi. Vatandaş harcamıyor. "Acaba ne olacak?" kaygısı pompalandıkça iyice içe kapanıyor. Berbere bile 2 ayda gidiyor.
4- "Bittik-battık" yorumları ticareti durduruyor. 1.5 trilyon liralık iç pazarın canlı tutulması, vergi önlemleri kadar moral motivasyonun korunmasından da geçiyor.
5- Finans sektörü ile reel sektör arasında bozulan ilişkinin yeniden kurulması gerekiyor. KOBİ kredilerine garanti, nefesi kesilen firmaların borçlarının yapılandırılması adımları sırada bekliyor.