Önümüzdeki aylar Türkiye açısından sıcak geçecek. Nisan başındaki G-20 Zirvesi'nde, "Bankacılık krizlerinden Ankara'nın çıkardığı dersler ve alınan önlemler" anlatılacak. Ardından IMF ile yılan hikâyesine dönen pazarlıklar imzaya dökülecek. Sonbaharda İstanbul'da toplanacak IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları'nda, küresel krizden çıkıştaki yol haritası güncellenecek. Boğaz'daki G-20 Zirvesi de yeni finansal mimariye siyasi irade katacak.
Özellikle Türkiye-IMF ilişkileri, bilinen tıkanıklık noktalarından ziyade "bankacılık sistemine ilişkin yeni planlar" ile "reel sektör borçlarına yönelik önlemlerde" kızışacak.
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'in üzerinde çalıştığı reel sektör reçetesinin de iki boyutlu olma ihtimali güçleniyor: "Garanti sistemi ve batık ayıklama." Başbakan Erdoğan'ın, bir süre önce sinyalini verdiği Kredi Garanti Fonu modeli ile KOBİ kredilerine devlet teminatı sağlanacak. Madalyonun öbür yüzünde ise "sorunlu kredilere neşter vurulması" var. Bu işi sanıldığı gibi KGF üstlenmeyecek. Ya TMSF ya bir Aktif Yönetim Şirketi ya da sorunlu kredileri komisyon karşılığı tasfiyeyi isteyen banka devreye girecek.
Bam teline gelince... IMF, Türk bankaları için "yeni bir aksiyon programı" için bastırıyor.