Ümük sıkma tartışması ile başlayıp, millet çıkarına uyumlu program boyutuna kadar varan IMF anlaşmasının kaderi artık yerel seçim sonrasına kaldı. IMF, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın şiddetle karşı çıktığı 3 temel şartını yumuşattı. Bir bakıma Başbakan ilk turu kazandı. Ancak ikinci turun hayli zorlu geçeceği aşikar. Zira ekonomi yönetimi ek gelir yaratan, giderleri kontrol altına alan yeni bir paket hazırlığında. Bu kapsamda "bedelli askerlik" bile var. Getirisi ise 2 milyar lira civarında.
Önümüzdeki ay AB'ye sunulacak Katılım Öncesi Ekonomik Program da 2009'un krizle bozulan gerçekleri üzerine şekillenmek üzere. Küçülen ekonomide, bütçe açığı büyüyecek, borç çevirme oranı düşecek, reel faiz artacak ve ardından toparlanma süreci başlayacak.
Şu anda IMF'nin "yeni müzakere belgesi" Ankara'nın elinde. Buna göre,
1- Para Fonu, özerk Gelir İdaresi Başkanlığı ısrarından hatta kurulların birleştirilmesi fikrinden şimdilik vazgeçti. Bunun yerine, denetim elemanı sayısının artırılması, risk odaklı, bilimsel esaslara dayanan, teftiş sistemi yeterli bulunuyor.
2- IMF, harcamalardan hareketle gelirin tespiti yaklaşımını da öteledi. Vergide çapraz kontrol, ekonominin çıkışa geçtiği tarihe kadar ertelenecek. Ayrıca Varlık Barışı ile beyan edilen servetler sorgulama kapsamına alınmayacak.
3- IMF, merkezi yönetim bütçesinden yerel yönetimlere aktarılan ek kaynağın iptali istemini de askıya aldı. Orta vadede, İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanunu çıkarılacak. Yerel yönetimler öz kaynak tahsil ettikçe bütçeden sağlanan destek azaltılacak.
Özeleştiri zamanı
Gelelim, madalyonun diğer yüzüne... Bu noktada ekonomi bürokratlarının hem özeleştirisi var hem de ezber bozan yaklaşımları. Bürokrasi, IMF ile ilişkilerin kilitlenmesine anlam verebilmiş değil. Başbakan'ın, makul gerekçeler gösterildiğinde ikna edilebildiğini biliyorlar. Seçime giden yolda doğalgaz zammına onay veren Başbakan'ın, aylar öncesinden bilinen yapısal düzenlemeler yüzünden IMF ile polemiğe sokulmasını ise meselelerin kendisine iyi anlatılamamasına bağlıyorlar.
Kurmay kadronun özeleştiri listesi dikkate değer.
Madde 1- Faiz dışı fazla 2002-2006 döneminde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranla ortalama yüzde 5 iken 2007'de yüzde 3'e düştü. 2008'de yüzde 2'nin altına indi. 2009'da faiz dışı açık verilmesi ihtimal dahilinde.
Madde 2- Son 2.5 yılda harcama gevşetici bir dizi adım atıldı. 30 milyar lirayı bulan harcamaların büyük bölümü verimli alanlara yöneltilemedi.
Madde 3- Bu yıl, "Borç/GSYİH" oranı 5 puan artacak. Gerek milli hasılanın gerilemesi gerekse ilave borçlanma nedeni ile kamu maliyesinde olumlu tablo değişecek. Borç stoku yeniden tırmanışa geçecek.
Öte yandan ekonomi kurmaylarının, piyasa aktörlerinin diline doladığı bazı klişe sözleri aşan, umut vadeden mesajları da yok değil.
Madde 1- IMF, Türkiye ekonomisine kazık fren yaptırma niyetinde değil.
Madde 2- 2010-2012 döneminde, ekonomi kontrollü biçimde rayına girecek. Bu yüzden IMF programı en az 2 yıllık olacak.
Madde 3- 2009 bütçesi, yüzde 4 büyüme varsayımına göre, 202 milyar lira faiz dışı harcama öngörüsü ile hazırlandı. Bütçe, zaten ekonomiyi canlı tutacak ölçüde harcama limitleri içeriyor. Yıllık açığın 40 milyar liranın üstüne çıkacağı görülüyor. Mali gevşeme zaten sağlanıyor.
Bütün bu veriler ışığında, seçime ramak kala görünen manzara şöyle:
1- Seçmen, krizi hükümetin çıkarmadığının farkında.
2- Krize zamanında ve doğru teşhis konulamadığı için gergin.
3- Gelecek kaygısı ile beslenen kriz psikolojisi sandığa yansıyabilir.
4- Krizden çıkış için her şeye rağmen iktidara bel bağlanmış durumda.
5- İç piyasanın canlandırılması vergi ve sigorta primi indirimi kadar "Güven artırıcı", en az üç yıllık perspektifi olan, dış kaynak içeren, geniş kesimlerin desteğini alan ekonomik program gerektiriyor.