Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Paris sessizliği

Sokakta yürüyorum. Hava güzeldi. Hatta çok güzeldi. Yağmur kesilmişti. Güneş açıp, etrafı ısıtmıştı. Mayıs sonunun ağaçları yemyeşil yapraklarıyla çığlık kıyamet üstümdeydiler. Kahvenin önünde oturuyordum. Derken poyraz çıktı. Her şey buz kesti birden. Kalktım, yürümeye başladım. O eski, güzel, sessiz sokağa daldım. Balzac'lı bulvarın sessizliği arkamda kaldı.
Karşıdan çok yaşlı bir bey geliyor. Başımda bu sabah aldığım bir panama şapka var. Koltuğumun altında Togoe'dan bir baskı almışım, onun büyük rulosu. Öteki elimde çanta. Boynumda Osman'dan kaptığım atkı. Duruyor, "Beyefendi diyor, bir kâşifsiniz. Sizi öyle 'okuyorum.' Bilginin, düşüncenin kâşifi ve tutkunu. Yüzünüzdeki çizgiler, gözlerinizdeki bakışlar ve şıklığınız bunu söylüyor bana. Bu akşam güzel başladı..." Teşekkür falan ama şaşmamak mümkün mü?
Karşıdan gelen yaşlı, başında çok güzel bir kasket olan, kısa boylu adama bakıyorum. Aman Allahım o ne kadar şık bir Rönesans ceketi öyle. Kırmızı, hareli, desenli, dik yakalı. Dayanılır gibi değil. "Beyefendiciğim diyorum, müthiş bir ceket, ancak size yakışabilir..." Duruyor. Bana dönüyor yavaş hareketlerle, koltuğunun altında kitaplar, yarı beline kadar eğilip teşekkür edip, yoluna gidiyor.
Pazardayım. "Yeryüzü nimetleri"nin en latiflerinden ahududular ve hafif baharatlı tatlarıyla ağaç çilekleri var. Alıp, atıştırmaya başlıyorum. Zor yürüyorum, toprağın, havanın ve suyun üstünde ve altında yetişen her şeyin satıldığı bu yerde. Yaşlı ama güzel bir kadınla burun burunayız. İkram ediyorum. Alıyor, teşekkür edip, "çok naziksiniz" deyip ekliyor "muhteşem." "Sizin gibi" diyorum. Bir an duruyor, tek bir an, doğru mu bu söylediği diye geçiyor aklından ve geride bıraktığı yıllar geçiyor gözlerinden, adeta görüyorum, donmuş bir zaman anında, "maalesef artık bir büyükanneyim" diyor, neredeyse mahcup. "Ben de bir büyükbaba olacak yaştayım" diyorum. "Ama" diyor "gençliktir kadına yakışan..." Şah ve mat, şapkamı çıkarıyorum, yollarımıza yürüyoruz.
Lokantanın arka masasında oturuyorlar. Ne kadar yaşlı o kadın. Ama cin gibi, her şeyi görüyor, duyuyor. Tepeden tırnağa makyaj, dikkat, özen! Derken bir pasta geliyor, bir tek mum. Hepimiz alkışlıyoruz. Utanıyor, elleriyle yüzünü kapıyor. Ben kadehimi kaldırıyorum. Nihayet kalkıyorlar. Önümden geçerken duruyor, teşekkür ediyor, "tam 90 yaşımdayım" diyor, bu kadar yaşamaktan adeta mahcup, adeta suçluluk duyarak. Ayağa kalkıyorum. "Daha çok uzun yıllar dilerim" diyorum, ellerini havaya kaldırıyor, "çok naziksiniz" diyor, geleceğine yürüyor, umarım diyorum içimden, hep aydınlık olur.

***

Kaldırımda yürüyorum. Solumda büyük, yuvarlak bir bina var. İki büyük yol, sonsuza uzanan perspektifleriyle gelip önünde kesişiyorlar. Pierro della Francesca'nın "İdeal Şehir" tasarımını buraya yerleştirdiler. Yıllar yılı kuşaklar bu perspektif, derinlik, sonsuzluk duygusuyla yetişti. Bunun diyorum insanların üstünde etkisi olmamış olabilir mi?
Bir kaldırımda yürüyorum. Ansızın fark ediyorum genişliğini. Akıl alır gibi değil. Kaldırım, sonra ağaçlar üstünde, sonra su ızgaraları, sonra yaya bölümü, dibinde cetvelle dizilmiş gibi yan yana binalar. Bu genişlik üstünde yürüyen ve düşünen insan diyorum kendi kendime, ağzımdaki purodan bir nefes daha çekip, her zamanki gibi elim çenemde ve kafam önümde yürürken...
Dönüyorum köşeyi, o muhteşem küçük, dar, paket taşı döşeli orta çağ sokağı. "Paris sessizliği" diyorum, bir nefeste içime çekip. Geçen defa buradan geçerken o yaşlı adam bir derviş sabrıyla duvara Rimbaud'nun Sarhoş Gemi şiirini yazıyordu, ben de içimden okuyordum, Sabahattin Eyüboğlu çevirisinden: "yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz"... Şimdi duvarda. Tarih: demek iki yıl olmuş. Her şey dün gibi aklımda, gözümün önünde. Binalara bakıyorum. Hepsi ev bunların. Birinin penceresinde çiçekler ve kitaplar var. Sarı, dev gibi bir duvar ve Rimbaud ve Paris sükûneti.
Paris: herkesin kendince tapınağı!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA