Nobel ödüllerini merakla beklerim. Asıl edebiyatı kovalarım ama diğer dalları da heyecanla izlerim. Aynı heyecanı romana verilen Man- Booker ödülü için yaşarım. Kazanan romanı iki elim kanda olsa okurum, eğer okumamışsam. Bir de Amerika'daki Pulitzer'i takip ederim. Tarih ve edebiyat yapıtlarını gene mutlaka okurum.
***
Son birkaç yıldır
Cumhurbaşkanlığı Ödüllerini de kulağım kirişte bekliyorum. Bu yıl mesela Nobel edebiyat ödülünün
Çinli Mo Yan'a verilmesine şaşırıp kaldım. Benzeri şeyler o sahada sık sık oluyorsa da
Cumhurbaşkanlığı Ödüllerinin tam isabet kaydettiğini, yerini bulduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Nasıl söylemem? Bırakalım geçen yılları bir yana. Bu yıl ödülü kazanan üç kişiden ikisi emeklerini yakından izlediğim, çabalarına, çilelerine tanık olduğum dostlarım. Edebiyatçı
Selim İleri ve tarihçi
Prof. Şükrü Hanioğlu. Klasik Osmanlı müziği ve tasavvuf musikisi alanındaki çabalarıyla ödül alan
Ahmet Hatipoğlu'nu da verimiyle tanırım. Dördüncü ödül
Zeugma Müzesi'ne verildi. Ödülü alan
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'la ortak tarihimiz ve dostluğumuz neredeyse başlı başına bir kitabın konusudur.
***
Selim İleri'den ve
Şükrü Hanioğlu'dan söz etmek istiyorum. Ama önce
Ahmet Hatipoğlu'nun önemine değineyim. Osmanlı müziği kadar yüksek fakat bir o kadar da ihmal edilmiş bir müzik birikimi daha bulunamaz. Hele
tasavvuf ve
klasik repertuar bu işin profesyonelleri tarafından bile artık "mühmel". Hatipoğlu'nun çalışmaları bu bakımdan
pir aşkına cinsindendir. Kendisini kutlarım.
Selim İleri ,
1976'dan beri dostumdur. Türk edebiyatının bir köşe taşı, bir klasiğidir artık. Her zaman dile getirdiğim gibi
romancılığını üç büyük halka oluşturur. 1970'ler, 1980'ler ve 2000'lerde yazdıkları farklı sorunsallarla yazılmıştır. Hepsinin ayrıntısıyla incelenmesi şarttır. Ama İleri bir öykücü olarak da müthiş yapıtlar vermiştir. Hele son öykü kitabı,
Yağmur Akşamları, gene söyleyeyim, dünyanın hangi dilinde yayınlansa o dilin onuru olacak kadar güçlü bir edebiyat ve dil bilincine yaslanıyor. Bir de
kültür adamı, denemeci Selim İleri var. Eski edebiyatın yılmaz savunucusu, yitik değerlerin ardında, unutulmuş zamanların hatırası ve hafızası olan Selim İleri.
Şükrü Hanioğlu yüz akı tarihçilerimizdendir. "En yakın ama en uzak"
1908 öncesi ve sonrasının araştırmacısı Hanioğlu, bir
entelektüel tarih incelemecisi olarak bize yepyeni ufuklar açtı.
Jön Türklerin,
İttihatçıların ve
Cumhuriyetçilerin etki alanını
Fransız Devrimi'nden çok Alman
vülger materyalizminin ve
pozitivizmin oluşturduğunu kanıtladı. En son yazdığı monografiyle
Atatürk'ün düşünce kaynaklarını ve entelektüel yapısının arka planını irdeledi. Ona en büyük eleştirim İngilizce yazdığı kitaplarının Türkçeleştirilmesine izin vermemesidir. Umarım kendisi çevirerek bu büyük birikime daha geniş kitlelerin ulaşmasını sağlayacaktır.
Hepsini kutluyorum.