Keşke öyle olsaydı ve sol üstüne bir tartışma cereyan etseydi. Onun yerine bir hesaplaşma gündeme geldi. Yararsızdır demenin imkânı yok. Bundan 35 yıl öncesinin duyguları, pozisyonları, anlayışları ortaya dökülüyor ve bir yüzleşme ortamının doğmasına çalışılıyor.
Ne var ki, tartışma haddinden fazla tek boyutlu kaldı. Soğuk Savaş döneminin çok karmaşık denklemleri içinde oluşmuş düşüncelerinden hareketle hem o solun hem de genel olarak solun tahkirine dönüştü iş. İşin ilk kısmını eski solcular üstlendi. İkinci kısmını ise ne olursa olsun sola küfretmeyi üstlenmiş ezeli, ebedi sol düşmanları.
***
35 yıl önce
1 Mayıs olaylarını yaşayan solun bugünden bakınca dehşet veren hataları, eksikleri var. Bu yadsınamaz. Ama dönemin en parlak, en iyi yetişmiş, en nitelikli insanları da gene o solun bünyesindeydi. Bu başlı başına bir meseledir. Nasıl oluyordu da o insanlar şimdi bugün tartışılan ve hakikaten insan aklının almayacağı o tutumlar içine giriyordu? Gerçekten araştırılması gereken bir olgudur bu ve dönem ancak bu tür araştırmalardan sonra anlaşılabilir.
Dönemin
Maocu, Stalinist anlayışları kadar siyasetin doğasından kaynaklanan çıkmazlar da vardı işin sarpa sarmasında. Ne yalan söyleyeyim kendi payıma o günlerde değil o günlerden bugünlere gelmiş insanların şimdi sürdürdükleri tutumlara baktığım zaman da bazı büyük noksanlar görüyorum.
Sadun Aren daha ölmeden biraz önce bile
Sovyetler'in Prag işgalini savunmuyor muydu?
Bütün bunlar tamam ama işin bu kısmını hatırlayarak ve hatırlatarak müthiş bir
sol/cu avına çıkmak, ortaya atılmış bir düşünceyi, bir önermeyi solu bir kere daha ezmek için fırsat bilmek, o maksatla kullanmak çok mu doğru?
Bugünün solu nasıl olacak sorusunun cevabını, değil biz, kimse bilmiyor. Çok uluorta söylenen bazı temel ilkelerin geçersizliği besbelli. Yeni bir sola ihtiyaç var ama henüz doğmadı. Böyle bir boşluk
solun tahkirinde en azından Türkiye bakımından bana göre ürküntü veren boşluklar meydana getiriyor. Sadece siyaset açısından değil, toplumsal örgütlenme ve ilişkiler bakımından da.
***
Bu kendiliğinden olmadı.
Sol nefreti sistemli bir
devlet politikası olarak
1980'le birlikte yaratıldı. 1980 öncesinde
5 bin kişi öldü bu ülkede. Bunların neredeyse tamamı soldandı. Devlet,
ülkücüleri devlet görevlisi olarak kullandı. (
2 Mayıs 1977 sabahı onlara yakın
Tercüman'ın manşeti '
Kızıllar Kudurdu' idi.) Şimdi geriye dönüp bütün sekter tutumlara rağmen hâlâ o günlerin intikamını alırcasına ve o günlerin tartışmalarındaki haklılığı kanıtlamak istercesine yaşananların sorumluluğunu tek fail olarak solun üstüne yıkmak hem olmayacak şeydir hem de o 80 sonrasının sistemli devlet politikasıyla aynı çizgiye düşmektir.
Bir etkenin, bir olgunun hazırlanışında çeşitli düzeylerde katkısı vardır. Bir şeyi onlardan birini ifade etmek başkadır, o etkeni tek belirleyici haline getirmek başkadır. Ne yazık ki, işler son tartışmada maksadı çok aşar biçimde oraya sürüklendi. Böylece bizatihi devletin mevcudiyeti ve fiili temize çıkarıldı. Çıkarılıyor.
Geleceğin solu
dünün solundan çıkmayacak. Bu kesindir. Ne eski
Dev Genç, ne eski
Maocular, ne eski
Sovyetikler olacak geleceğin solunda.
Yeni referans noktaları hazırlayacak yeni solu. O eski solu lime lime etmek de geleceğe katkı sağlamaz. Hâlâ eski tartışmaların sürdürülmesi anlamına gelir. Yeni Türkiye'de
yeni bir sola ihtiyaç var. Ama bu önce devleti yenilemekle ve devleti eski eylemlerinde
mahkûm etmekle kabildir.