OD dünyanın merkezi olmaya doğru gidiyor dedikten sonra aynı mantığı yansıtacak başka bir önermede daha bulunabilirim hemen: OD, dünya siyasetine hükmeden kuvvetlerin bir mücadele alanı.
***
Öyle olmasa,
Humus'ta 300 kişiyi öldürdükten sonra
Beşar Esad için dünya herhangi bir yaptırım uygulamakta bu derecede mütereddit kalır mıydı, birbiriyle böylesine çelişir miydi? BM kararının
Çin ve Rusya tarafından veto edileceği başta belliydi, boşa kürek çekmek ve iş yapar görünmek maksadıyla
Arap Birliği'nin önerisi oylamaya koyuldu ve taşlar yerine oturdu yani hiçbir şey yapılmadı. Kim inanıyordu o kararın BM'den çıkacağına, Rusya Suriye'ye bu derecede yoğun destek verirken?..
Yani, perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Hem de kaç yönden...
***
Mesela,
Hillary Clinton, daha geçen hafta bir açıklama yapmış ve Suriye'ye herhangi bir
askeri müdahalede bulunmayacaklarını ilan etmişti. Üstelik bu açıklama çıktığında Amerikan basını bas bas bağırıyor ve Rusya'yla Suriye'nin şu değindiğim ilişkisinin geçmişine, kanlı tarihine, diktatoryal manasına vurgu üstüne vurgu yapıyordu.
Fakat bundan daha önemlisi, neden Esad böyle bir hamlede bulundu derseniz, ABD'nin gerek
Başkan Obama'nın ağzından son yaptığı açıklamaları, gerekse
Münih'te devam eden toplantıda ABD'nin sergilediği tavrı dikkatle izlemelisiniz.
Obama, Irak'taki (ve Afganistan'daki) birliklerini, başkanlık seçimini ikinci kez kazanacağı iyice ortaya çıkınca çekme kararını verdi. (Gene bu önermenin tersinin de doğru olduğunu söyleyelim: ABD'nin bu manevrayı yapması için Obama'nın ikinci kez seçilmesine karar verildi.) Yetinmedi, genel olarak insana dayalı askeri gücünde azalmaya gideceğini açıkladı. Daha da ileri gitti, "yeni strateji"yi ortaya koydu ve ABD'nin artık bırakın OD'yu Avrupa'yı bile gündeminden düşürdüğünü ifade ederek dikkatini Uzakdoğu ve Çin üstünde yoğunlaştıracağını ilan etti.
***
Bu şartlar altında yani OD'dan uzaklaşan bir ABD karşısında Rusya'nın desteğini kazanmış ve hızla devrileceğine dönük beklentileri kabul edelim ki boşa çıkarmış Esad şu son girişiminde bulunabilirdi, bulundu. Bu bir göz dağıdır, gelecekte ne yapacağına dair yani kullandığı şiddetin dozunu artıracağına dair bir işarettir. Şimdi bir de BM kararsızlığı karşısında Esad elini daha da güçlendirmiş, kendisini daha da rahatlamış hissederek adımlarını atacaktır.
Bu nedenle diyorum ki, OD hem bir uluslaarası savaş alanıdır hem de dünyadaki mevcut güvenlik sisteminin boşluklarını gösteren bir mihenk taşıdır.
BM, 2000'lerden bu yana kim bilir kaçıncı kez bir devlet-toplum çatışmasında çaresiz yani işlevsiz kalmakta, dünyanın bu kurumlara olan güvensizliğini daha da bileyip keskinleştirmektedir. BM'yi evi gibi gören ve istediği kararı çıkarabileceğini varsayan ABD bu şartlar altında OD mesela İran'la olan zıtlaşmasında ne yapacak, nasıl davranacak? Böyle bir soruytla birlikte anlaşılıyor ki, Suriye ve Esad meselesi ABD'nin OD'daki pozisyonu bakımından hayati bir anlama ve öneme sahiptir ve bu alanda boy gösteremeyen
ABD bu defa
kendi istemese de OD'dan bir kere daha uzaklaştırılacaktır.
***
Bütün bunlar sadece
Arap baharını bir
İslam baharına dönüştürmekle kalmıyor,
Amerikan sonbaharı haline de getiriyor. Heyecanla izliyoruz...