Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Bayramı seyran, seyranı bayram yapanlar

Modernleşme, hele otoriter modellerinde, gelenekle olan ilişkinin koparılması demekti. Yenilik bir fetiş haline getirilmişti ve yeni olan, eskiyi silen her şey tartışılmadan benimseniyordu. Zihin ve benlik bu "benimsemeyi" sağlayabildiği oranda moderndi. Zamanla modern olanla geleneksel olanın beraberliği imkân dahilinde görüldü.
Türkiye bu dönüşümden payını aldı. Bugün 1930'lardaki türden bir gelecek ütopyacılığının pençesinde değiliz. Burjuvalarımız da halk da eskinin önemini keşfediyor, onun bilincine varıyor.
Bayramlar bu bakımdan önemli bir gösterge. Eskiden çok yüzeysel olarak yaşanan bayram şimdi daha yoğun bir duyarlılıkla karşılanıyor, kutlanıyor. Ramazan için de bu geçerli.
Türkiye'de bu sonucu üreten şey modernle gelenekseli kesiştiren, yeni algılamalar yaratan muhafazakârlıktır denirse, garipsemem. Muhafazakârlığın Türkiye'de gitgide daha fazla yoğunlaştığı bir gerçek.
Ama böyle bir noktaya gelmek ne demektir ve nedir muhafazakârlık, kimdir muhafazakârlar bugün?
Bu soru beni geçen yüzyılın son çeyreğinden başlayarak (belki Tanzimat'tan başlayarak) yaşadığımız "medeniyet buhranı" düşüncesine geri götürüyor. Dolmabahçe Sarayı'nda "muayede odası"nı, Teşvikiye Camii'ni "o" şekilde inşa edenler mutlakiyetçi modernler değildi herhalde. Onları bir kere daha "modern muhafazakârlar" diye anmak niye yanlış olsun? Bizden çok daha fazla bilincinde ve içinde oldukları eski ile daha çok hayal ettikleri ve kendilerine empoze edilmiş "Oksidentalist" hayaller içinden tanıdıkları Batı'yı o yapılarda bütünleştirmeye çalışıyorlardı. Eskinin içine yeniyi karıştırmanın gayreti içindeydiler.
Bugün söz konusu tabloyu tersine çeviriyoruz. Daha önce eski yapının içine yeni olanı eklemek kaygısındaydık. Şimdi yeni olana eskiyi aşılamaya, kaynaştırmaya çalışıyoruz. Sağda solda gördüğümüz "eklektik", beş benzemezi bir araya getiren yapılar, düzenlemeler, tasarımlar başka türlü nasıl izah edilebilir?
Bayram algılamaları da aynı şekilde işliyor. İnsanlar öncelikle tatil, eğlence olarak gördükleri bayramı dinsel, uhrevi, toplumsal ve kültürel manasıyla da kavrıyorlar. Bunlar modernler. Ama öbür tarafta da muhafazakârlar var ve onlar da bayrama eğlence boyutunu ekliyorlar. Bayramı tatil olarak değerlendiriyorlar.
Bu tablo muhafazakârlığın arttığı anlamına gelir mi, emin değilim. Muhafazakâr değerlerin görünür olduğunu kabul ederim ama kenttekiyle taşradaki muhafazakârın aynı olduğunu söylemek bu şartlar altında çok zor. Hele buraya kendi gerçeğini daima inancının içinde oluşturmuş ve onu ananesinden, örfünden, âdetinden getirdikleriyle birlikte yaşamış Anadolu'nun "otantik" muhafazakârlığını eklemek daha da güç. Yani, kentin muhafazakârlarıyla, taşranın muhafazakârları aynı statünün insanı değil. Temel değerlerin kabulü onları birbirine yakınlaştırsa da ortada kültürün üretimi ve tüketimi bakımından önemli bir fark var. Bunları aynı kefeye koyup artan muhafazakârlıktan söz etmek kolay değil.
Gene de bu kitlelerin dünyasını birbirine eskisinden çok daha fazla yaklaştıran bir düzen içindeyiz ve bunun nedeni Türkiye'nin "modernleşme projesi"ndeki iki önemli kısıtlamadan kurtulmasıdır. Bunlar Batıcılık ve Oryantalizmdir. Batı'nın değerler sistemini daha önceki devirlerde olduğu gibi artık topyekûn ve mutlakiyetçi biçimde değil, işine geldiği gibi, seçmeci (selectif) bir yaklaşımla benimseyip alıyor.
İkincisi, belki daha önemlisi, kendisini kendi gözüyle, gözlüğüyle görmek ona yetiyor.
Öte yandan, Oryantalistlerin yerli modernleştirmecileri çok etkilemiş muhayyel Doğu/yerlilik düşüncesi de artık onu ilgilendirmiyor. Kendisini kendi gözünde geri kalmış, zelil, "uygarlaştırılmaya muhtaç" bir toplum, medeniyet, kültür olarak nitelendirmiyor. Kent de taşra da bu noktada kavuşuyor birbirine.
Belki bir grup bayramı sevip seyrana dönüştürüyor, belki öteki grup seyranı bayram haline getiriyor ama iki taraf da bayramı ve seyranı sevmekte birleşiyor.
Budur yeni Türkiye.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA