Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Kanla karın doyurmak

Türkiye'de siyasetin militarist bir anlayıştan ne kadar kopamadığının, tersine onunla ne kadar iç içe olduğunun en önemli göstergesi partilerin ortaya çıkıp olağanüstü hal istemesidir. Biraz daha ötede de sıkıyönetim talepleri mevcuttur ve her iki halde de siyaset kendisini ortadan kaldırır, militarizme teslim olur.
1970'lerde o vahim iç savaşın eşiğinde sağ partilerin ve onların maşası olarak sokakta kanlı eylemleri örgütleyen sağ vurucu güçlerin en büyük emeli bir an önce sıkıyönetim ilan ettirmekti. Bu maksatla olmadık işler yapıldı. Akla hayale gelmeyecek tertipler tezgâhlanarak Çorum ve Maraş katliamları gerçekleştirildi. Suikastlar düzenlendi. Amaç çok açıktı: iş başında bulunan ve kendisini solcu ilan eden zavallı Ecevit hükümetini ortadan kaldırmak. Bütün Türkiye'yi sokaktan gelen bir sağ-militarist faşizme teslim etmek. Fark etmedikleri, o sırada kendilerinin de devlet faşizmi tarafından kullanılmasıydı. Nitekim 12 Eylül'de bu sağ sokak güçleri de sollarla birlikte hücrelere gönderildi. Öyledir, devlet faşizmi sokağı kullanır, günü geldiğinde onları buruşturup çöpe atar, yerlerine geçer, kurulup oturur.
Şimdi bu tarihi hiç hatırlamayan veya unutmuş görünenler bütünüyle demokratik bir yöntemle ve anlayışla çözüleceği konusunda herkesin hemfikir olduğu Kürt sorununu sözüm ona ortadan kaldırmak, PKK terörünü engellemek için bir kere daha aynı oyunu oynuyor ve "Olağanüstü hale geçelim" çığlıkları atıyor.
Ne arandığı daha ne kadar açık hale gelebilir ki?.. Kim ne derse desin, henüz ayrıntılarına inilmese de, yeterince güçlenmese de demokratik açılım ya da hiç değilse Kürt sorununa demokratik yaklaşım, ortaya yeni bir tablo çıkarmıştır. Kimsenin kuşku duymaması gereken nokta şudur: her gece kanal kanal dolaşan ve kendisini açık veya örtülü olarak Kürt kesiminin sözcüsü sayan insanların anlattıklarını dinleyiniz. Tümü de ortadaki açılımdan memnundur.
Bu açılımdan ve getirdiklerinden gayrimemnun olan bir kesim bizim sağ siyasetlerse diğeri de PKK'dır.
PKK bir gerçeği fark etmiştir. Uluslararası konjonktür de, Ortadoğu'da cereyan eden siyasal oluşumlar da kendisinin tasfiyesini gündeme getirmiştir. Hatta bundan daha vahimi, PKK için, bölgedeki halkın gösterilen az ya da çok demokratik anlayış nedeniyle terörü geriye itip mevcut siyasetle kendisini bütünleştirmesidir. 2007 seçimlerinde AK Parti'ye % 65 oy veren Güneydoğu Anadolu şehirlerini başka nasıl izah edeceksiniz?
Tam bu noktada PKK ve Öcalan kendisini kurtaracağını sandığı son hamleyi yapıyor ve silahlar yeniden patlıyor. PKK'nın maksadı bir çözümsüzlük ortamının oluştuğunu gösterip bölgedeki AK Parti iktidarını çökertmek. Doğacak kaotik ortamın kendisini besleyeceğini varsayıyor. Aynı şey bizim MHP için de geçerli. Sadece antiterörden beslenen bu kanat bir kere daha militer bir döneme geçilmesini istiyor.
Hiç olağanüstü hal varken neye yaradı, türünden bir irdelemeye girmiyorum. Olayın özü budur. Siyaseti (sivil siyaset demek anlamsızdır) çökertmek maksadıyla bir taraf militarizmi, diğeri terörü kullanmaktadır. Onlar da olağanüstü halin sorunu çözmeyeceğini bilir ama ne yapsınlar, karınlarını kanla doyurunca...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA