Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

İstanbul'da valesi olan kasap var! Paris'te bile böylesi yok!

Acaba lüks yeniden tanımlanması gereken bir kavram mı? Bu soruyu sanıyorum en doğru kişiye sorma şansını Fransız Sarayı'nda Başkonsolos Herve François Margo ve zarif eşinin dar bir gruba hazırladığı çok şık bir akşam yemeğinde yakaladım.
Tüm zarafetiyle yanımda oturan kişi, aralarında Hermes, Chanel, Louis Vuitton, Cartier, Breguet, George V, Baccarat, Christofle gibi 75 lüks Fransız markasını bir çatı altında toplayan ve kökleri 17'nci yüzyıla kadar uzanan Comite Colbert'in CEO'su Elisabeth Ponsolle des Portes idi.

Hedef Çin, Rusya, Ortadoğu

Komite lüksün merkezi olarak konumlandırdıkları Fransa'nın lüksünü ve lüks yaşam tarzını tüm dünyada yaymaya çalışıyor. Önceleri Fransız kültürünü ABD ve Japonya'ya dönük tanıtım ve etkinliklerle yaymayı yeterli bulmuş olsalar da şu anda Çin, Rusya, Hindistan ve Ortadoğu'ya da projektör tutmaya başlamışlar.
İşte Portes'in İstanbul'da olma sebebi de İstanbul'un lüksün merkezlerinden biri olma yolunda olması. Bu olacaksa şayet, Fransızlara göre tabii ki Fransız etkisiyle, markalarıyla olacak. O nedenle de 16 Ocak-17 Mayıs arasında Fransızlar; bakanları, lüks markalarının yöneticileri ve sanatçılarıyla İstanbul'u mesken tutacak. Modernlik kavramı masaya yatırılacak. İstanbul Modern'de açılacak 'Fransa ve Türkiye'den manzaralar' isimli sergide Fransız sanatçılarla birlikte, başta Sarkis olmak üzere, Ayşe Erkmen, Nevin Aladağ ve Fikret Atay gibi Türk sanatçıların eserleri yer alacak.
Başa dönecek olursam, lüksün tanımını sorduğum Elisabet Ponselle des Portes, başta İstinye Park, Nişantaşı ve Kanyon olmak üzere İstanbul'un öne çıkan mekânlarını dolaşmış, lüks mağazaların konumlarını gözden geçirmiş ve İstanbul'daki lükse olan potansiyeli kendi gözleriyle görmüştü.

Lüks: Çocuğumla bir gün
Öyle ki ilk cümlesi, "Paris'te hiçbir kasabın valesi yok ama İstanbul'da var" oldu. Yani bir kasaptan et alış verişi yaparken otomobilini valeye bırakmak kadar lüks bir durum olabilir miydi? İstinye Park'ta yaşadığı bu deneyimden söz ettikten sonra kendi özeline döndü ve "Sanırım lüks artık biraz da elle dokunamadığın şeyler" deyiverdi. Portes için çocuğuyla tam bir günü birlikte geçirmek en büyük lükstü çünkü.
Özetle bir yandan en lüksü temsil eden markalar, yemekler, evler, içkiler konumlarını korumaya devam ederken, geçmişte lüks diye tanımladığımız şeyler de bugün lüks olmaktan çıkıyor. O yüzden de Portes, "Annemin lüks tanımı ile benimki bambaşka. Öte yandan Afrika'daki insan için bir buzdolabı hatta tuvalet en büyük lüks değil mi" derken masada hepimiz kendi lüks kavramımızı sorgulamaya başlıyoruz.
Fransa'nın ülkenin simgesi haline getirdiği markalarına yaptığı bu tarz yatırımların ülkeye katkısına gelince, sadece 2011 yılında Fransız lüks markaları toplam 31 milyar euroluk bir satışı yakalamış. Üstelik bu rakamın yüzde 84'ü uluslararası piyasalarda gerçekleşmiş. Fransız lüks markaları hali hazırda ülkede 131 bin kişiyi doğrudan ya da doğlaylı olarak istihdam ediyor.


Fransa Başkonsolosu Herve Francois Margo eşiyle birlikte, Comite Colbert CEO'u Elisabeth Ponsolle des Portes ile bizlere renovasyondan geçen ve her detayı ile tek tek ilgilendiği Fransız Sarayı'nı gezdirdi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA