Hafta sonu Ülker Sports Arena'da Harlem'in gösteri maçına gittiğimde Harun Çallı ile tanıştım. Derdini anlatmak isteyen, bi hayli üzgün ve de hayal kırıklığına uğramış bir hali vardı.
Zira Çallı hem Ambalajlı Süt Ürünleri Derneği (ASÜD) hem de Ulusal Süt Konseyi'ne başkanlık ediyordu.
Aylarca üzerinde çalıştıkları, uzun uzun hazırlandıkları, eğitimler verip, milyonlarca broşür hazırladıkları ülke için çok ama çok önemli bir konuda, yani ilkokul öğrencilerine her gün süt dağıtma projesinde, bir anda 'bozuk süt dağıttılar, çocukları zehirlediler' yaftasını yiyivermiş ve alt üst olmuşlardı.
Projenin start aldığı gün tam 7 milyon 200 bin adet süt dağıtılmış ve yaklaşık 2 bin öğrenci mide bulantısı teşhisiyle hastanelik olmuştu. Kamuoyuna ise bu durum, sütlerin bozuk olduğu şeklinde yansımıştı.
Oysa çok geçmeden ortaya çıkan gerçekler aslında öylesine çıplak, öylesine vurucuydu ki kimse inanmak istemedi. Bu ülkede binlerce çocuğun hiç süt içmediği gerçeğini hiçbirimiz kabul etmek istemiyorduk galiba. Ben bunu psikolojide 'İyi şeyler bize, kötü şeyler başkalarına olur' anlatımına bağladım. Düşünün. Hep geri kalmış ülkeler diye bazı Afrika ülkeleri sayılmaz mı bizim ülkemizde? Çocuklar orada açlıktan, olmayan temiz su yüzünden ölür. Yani çocukların hayatları boyunca hiç süt içmedikleri gerçeği bizim değil ama Afrikalıların pekala olabilir, değil mi?
Neticede öyle olmadığı gün gibi ortaya çıktı. Çok ama çok yerinde bulduğum süt projesiyle hepimiz gördük ki bu ülkede süte çok uzak çocuklar var. Birçok anne-babanın, çocuklarında süte karşı bir alerji ya da laktoz in toleransıolup olmadığı hakkında ne bilgisi var ne de öyle bir bilinci.
Harun Çallı'ya aileler ve öğretmenlerin süt alerjisi ve laktoz in toleransı konusunda nasıl bir bilgilendirme yaptıklarını sorunca öğrendiğim gerçekler de bence çok fena.
70 bin CD'yi kim açtı?
Sadece broşür dağıtılmamış, eğitimcilere tam 70 bin adet CD dağıtılmış. Belli ki hiçbir eğitimci bu CD'lere gereken özeni göstermemiş. Aileler broşürleri okumamış ya da hayatlarında sütle ilgili böyle bir durum olduğunu bilmedikleri için broşürden anlaması gerekenleri anlamamış.
Çok merak ediyorum, ailelerden bu konuda onay istendiğini söylüyor Ulusal Süt Konseyi. Peki okullar gerçekten bu onayı tüm ailelerden aldı mı? Harun Çallı, ASÜD olarak Ankara Hilton'da iki gün eğitimcilere eğitim verdiklerinden söz etti.
Yani aslında gördüğüm kadarıyla süt üreticileri böyle bir vaka olabileceğini önceden öngörmüş. Türkiye'de süte karşı laktoz in toleransının yüzde 70'lerde olduğu söyleniyor ki benim önüme ciddi yapılmış bir istatistiki çalışma gelmediği için bunu söyleyemem ancak üreticiler bunu düşünüp de eğitim vermeyi akıl etmişler.
Şimdi düşünüyorum ki ya bu eğitimler yeteri kadar kapsamlı olamamış ya da eğitimi alanlar bu işi ciddiye almamış. Aksi halde nasıl olur da süt içer içmez binlerce çocuk hastanelik hale gelir. Bence yetkililer en çok bunun hesabını sormalı.
Ulusal Süt Konseyi'nin bu konuda bir açıklamasını bana gönderen Harun Çallı, özetle diyor ki, ülke genelinde ilk kez uygulanmakta olan bu projede dağıtılan sütler tam yağlı. Süt tozu ve peynir altı suyu tozundan tam yağlı süt teknik olarak kullanılmaz. Sütler ilave katkı içermez, sade, uzun ömürlü süttür. Okullara dağıtılan her parti sütten, üretim yerinde, okul sütü komisyonunda ve okullarda üçer adet örnek alınıyor.
Son olarak diyeceğim o ki süt projesi ne olursa olsun devam etmeli. Baksanıza bu ülkede ağzı süte değememiş o kadar çok çocuk var ki...