Yıldız olmaya çalışan bir grup genç çocuğun hikâyesini konu alan Dot Tiyatro'nun son oyunu Süpernova'yı izlediğimde çok etkilenmiştim. Görünmez iplerle çevrili bir boks ringinde 'gölgelerini yumruklayanların' hikâyesi olarak anlatılan bu sarsıcı oyun, hafta sonu Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri'nde 'En İyi Prodüksiyon' ödülünü aldı.
Nasıl almasın ki? Oyunu izlediğimde, oyuncuların sahnedeki performansı karşısında şaşkına döndüm. Daha önceki oyunlardan hatırlamasam hepsinin, hani neredeyse profesyonel olarak boks sporuyla da ilgilendiklerine bahse girerdim.
Dot Tiyatro'nun; sanayici bir aileden gelen Suha Bilal ve oyuncu-yönetmen Murat Daltaban ile birlikte üç kurucusundan biri olan Özlem Daltaban'ı arayıp sorunca öğrendim ki oyunculardan Cemil Büyükdöğerli, Hakan Kurtaş, Pınar Töre, Tuğrul Tülek ve Emre Yetim tam 1.5 yıl boyunca bir boks eğitmeninden ders almışlar. Oyunda koçu oynayan Ünal Silver ve anne rolündeki Berrak Kuş ile birlikte, Süpernova ses, dans ve boksla sarılmış öylesine müthiş bir atmosferin içine aldı ki beni uzun süre etkisinden çıkamadım. Sadece bir oyun için yıllar süren bu çalışma doğrusu beni çok etkiliyor.
Alın size başarısını yıllar önce kanıtlamış bir özel tiyatro. Ama kadrosu çok az ve oyuncuları Dot'a öylesine tutkun ki çok cüzi ücret almaktan şikâyet etmiyor. Yani bu tiyatrodan aldıkları parayla geçinmeleri aslında mümkün değil.
Şehir tiyatroları ve devlet tiyatroları yani ödenekli tiyatrolar ile ilgili tartışmalar tüm hızıyla sürüyor. Peki özel tiyatroların sayısının çoğalması mümkün mü? Açıkçası, Dot Tiyatro, yeteneğine hayran olduğum Murat Daltaban ile onunla yola çıkmakta bir an bile tereddüt etmeyen ve açıkça risk de alan Bilsar'ın kurucusu Süha Bilal'in cesareti olmasaydı bugünlere gelemezdi. 7 yılın sonunda ikinci salonlarını yeni açan Dot, bilet ücretinin nispeten pahalı olduğu ve bu haliyle kendi kendini daha yeni çevirmeye başlayan özel tiyatro.
Dot, ilk oyunlarını, Bilsar'ın mekân desteğiyle oynamıştı. Ardından yine Suha Bilal'in bankalardan kredi alabilme ve finansal kiralama (leasing) yapabilmesi sayesinde ilk adımlarını daha kolay atabildi. Ama her küçük tiyatro bu kadar şanslı olmayabilir, bankaların istediği teminatları gösteremeyebilir. İşte o zaman 50 bin liraya mal olan bir oyun dahi olsa projeleri hayata geçirmek mümkün olamıyor. Ödenek olmadan, destek olmadan bir tiyatronun oyun prodüksiyonu yapmasının, kurumsal süreklilik sağlamasının ve sanatçı istihdam etmesinin çok zor olduğu söyleniyor.
Yani diyeceğim o ki bu ülkenin şehir tiyatrolarına sonsuz ihtiyacı var. Klasik prodüksiyonları düzgün yapabilmek özel tiyatroda pek mümkün görünmüyor. Hepimiz çocuklarımızın da klasik oyunları izlemesini isteriz ama böyle oyunların en az 300-500 bin lira olan maliyetini devlet desteği olmadan karşılayabilen özel tiyatroların olabileceğini şu anda aklım almıyor.