Hadi Türkiye'de yönetim kurullarında kadın yok denecek kadar az ve bunu bir yere kadar anlayabiliriz. Ama nasıl oluyor da İngiltere gibi en gelişmiş ülkede yönetim kurullarındaki kadın oranı yüzde 12'yi geçemiyor? Karen Pine aynı zamanda daha çok kadının yönetim kurullarında yer alması için İngiltere'de yoğun çalışmalar yapıyor ve hiç bir şey yapılmazsa, yönetim kurulunda kadın erkek eşitliğinin ancak 2070 yılında sağlanabileceğini söylüyor. Yanlış okumadınız, tam 58 yıl sonra. İşte o nedenle müdahale şart. Ama tabii şu sıralar kimi Avrupa ülkelerinde yasal bir zorunluluk haline getirilse de Karen Pine, yönetim kurullarındaki kadın oranının daha yumuşak bir yolla çözülmesi gerektiğine inanıyor.
Düşünün ki yönetim kurulunda 3 kadının yer alması kârlılığın katlanarak artmasına neden oluyor. Pine, kadınların karar verme sürecinde çok daha iyi performans gösterdiğini ve yönetim kurulunda bir karar almadan önce kadınların mutlaka pek çok soru sorarak daha iyi sonuca vardıklarını, oysa erkeklerin doğrudan karar alma yoluna gittiklerini anlatıyor. İlginç değil mi?
Türkiye'de İMKB ilk 100 şirket arasında yapılan araştırmalar yönetim kurulundaki kadın oranının yüzde 11.3 olduğunu gösteriyor. Akrabalık nedeniyle olan üyelikleri çıkarınca bu oran yüzde 3.8'e düşüyor. Düşünün ki bu Türkiye'nin en tepedeki şirketlerindeki durum bu kadar vahim. Aile mensubu olmayan kadın üyesi olan şirket sayısı topu topu 23. Türkiye'de bu konuyu mesele yapan ve 'Yönetim Kurullarında Daha çok Kadın için Şirketler Arası Mentorluk Programı' ismiyle yeni bir proje başlatan Forbes Türkiye'nin Genel Yayın Yönetmeni Burçak Güven, McKinsey'in yaptığı bir araştırmayı hatırlatıyor bana. Buna göre, Avrupa'da yönetim kurulunda daha çok kadın bulunduran şirketler sektörlerinde lider çıkmış. Bu şirketlerin vergi öncesi kârı yüzde 11.1 ve bu oran yüzde 5.8 olan EBİTA (vergi ve faiz öncesi kar) ortalamasının neredeyse iki katı.
Moda tasarımı eğitimi veren ikiliden Prof Fletcher, Türkiye'nin Avrupa ülkelerine nazaran ekonomisiyle çok iyi bir yolda olduğunun altını çizerken, bir de yönetim kurullarında kadın oranını artırmayı başarmasıyla uçuşa geçeceğini söylüyor. Fletcher, kaba, sert, aşırı rekabetçi iş yapma şeklini eski moda olarak tanımlıyor, yeni dünyada duygusal zekasını kullanan kadının yönetim kuruluna katkılarının şirketi büyüteceği görüşünde. Şu durumda sanırım geriye tek bir konu kalıyor, o da erkeklerin bu işe ikna olması.