Hatırlarsanız sanatçı Mehmet Aksoy'un Kars'taki 'İnsanlık Anıtı'nı Başbakan Erdoğan'ın kaldırılması yönünde işaret vermesiyle ortalık karışmıştı.
Bir kent mekânında açık alan için bir heykelin yerleştirilmesinde kıstaslar neydi? Bu heykelin oraya yerleştirilmesine kim karar vermişti? Verilen bu kararın bozulması mümkün müydü? Pek çok soru vardı sorulması gereken. Neticede tartışma çok büyüdü ancak heykelin dramatik bir şekilde ve de binbir gülcükle yerleştirildiği yerden kaldırılmasıyla olay son buldu.
İşte o günlerden hemen sonraydı. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı şapkasıyla bir söyleşi için Bülent Eczacıbaşı ile buluşmuştum. O da bana İKSV'nin elini taşın altına koymaya başlayacağını, politikalar üreteceğini ve ilk olarak da kamusal alanda sanat ile ilgili bir rapor hazırlamaya girişeceklerini söylemişti.
Türkiye'de gündem olan sadece Kars'taki İnsanlık Anıtı değildi kuşkusuz, bugün Emek Sineması konusunda da benzer bir tartışma yaşanıyor. AKM'yi de katabiliriz, neticede taraflar uzlaşmaya hiçbir zaman yaklaşmadı ne yazık ki... Bu konularda kim yetkili, kim karar veriyor, kimin karar vermesi doğru olur gibi önemli başlıkların altı bugüne kadar doldurulmuş değil. İktidarın, yerel yönetimlerin, sanatçıların, sivil toplum kuruluşlarının nasıl bir rol oynaması gerektiği konusunda bir doğrumuz, "olması gereken budur" diyebileceğimiz bir rehberimiz yok. O nedenle İKSV böyle bir rapor hazırlayacağını söylediğinde doğrusu meraklanmış ve en azından medeni bir tartışma ortamı doğar diye de sevinmiştim.
İşte yılbaşından hemen önce Eczacıbaşı'nın sözünü ettiği bu raporu masamda buldum. Tasarımını Bülent Erkmen'in yaptığı 40 sayfalık rapor, 'İstanbul'da Kamusal Alanda Sanat Uygulamaları İçin Öneriler' ismini taşıyor.
Her şeyden önce Görgün Taner liderliğindeki İKSV, kentin herhangi bir yerine bir sanat eseri yerleştirilecekse bu işle doğrudan ilgili yerin yerel yönetim yani belediye olması gerektiğinden hareketle raporu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne sunmak üzere hazırlamış.
Başkan Kadir Topbaş'ın danışmanı Tülin Ersöz, Ahu Antmen, Musfata Aslıer, Nilüfer Ergin gibi akademisyenler, sanat eleştirmeni, küratör Beral Madra, ressam Hüsamettin Koçan gibi sanatçılar ve şehir plancısı Münevver Eminoğlu ile de görüşmeyi ihmal etmemiş. Yurtdışından önemli örnekler konusundaki çalışmayı ise Londra, Viyana, Paris ve Amsterdam'dan belediye yetkilileri ve uzmanlardan alınan görüşlerle derlemiş.
Raporda özetle deniyor ki 'Şehrin herhangi bir yerine yerleştirilecek olan heykelin bir süs değil, halkın günlük yaşamını etkileyecek, zaman ve mekan içinde kendine yer edinecek bir sanat eseri olduğu unutulmamalı... İstanbul'da açık alanda yer alacak yapıtlarda yüksek sanatsal niteliklere ulaşmanın yolu, Batı'da örneklerini sıkça gördüğümüz, bağımsız özerk kurulların uygulama sürecinde görev almasıdır.
Dün Bülent Eczacıbaşı'na telefon açıp raporda özetle İKSV'nin kamusal alanda sanat konusunda yetkinin bir özerk kurumda olmasını istediğinin ortaya çıktığını, bu durumda bu kurumun nerede yer alacağını sordum. Eczacıbaşı, "Tabii ki belediyenin içinde" diye cevap verdi. Eczacıbaşı, raporu önümüzdeki günlerde Kadir Topbaş ile de görüşmek için randevu alacakmış. "Heykel tartışmaları çok fazla. Niye korunacak? Kim koydu? Kim kaldıracak? Ne yazık ki kamusal alanda sanat eserleri konusunda fakir bir ortamda yaşıyoruz. Bizim amacımız bu ortamı zenginleştirmek" diyor.
Heykel tartışmalarının tarihimizde epey gerilere gittiğini de rapordan öğrendim bu arada. 16 yüzyılda İbrahim Paşa Macaristan'da gördüğü birkaç heykeli Sultanahmet Meydanı'na diktirmiş, çevrenin eleştirileri yüzünden bu heykeller bir süre sonra yerle bir edilmiş.
III. Selim ise bir İtalyan sanatçı tarafından yapılmış heykelleri gizlice saraya getirmiş. At üzerinde kendi heykelini yaptıran Sultan Abdülaziz de tepkiler nedeniyle heykeli saraya kapatmış. İlginç değil mi?