Yargıtay, 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 63 kişi hakkında verdiği mahkûmiyet kararını -eylemleri suç için anlaşma suçu kapsamında kalıyor gerekçesiyle- bozdu. 25 sanığı da beraat ettirdi. Bu durum, "Yargı tek merkezden yönetiliyor" iddialarını da boşa çıkardı.
Bir kişinin sadece ismi dijital verilerde "görevlendirilen personel" arasında geçiyorsa ve suç işlemiş olduğunu destekleyen başka veriler bulunmamışsa, şüphenin sanık lehine değerlendirilip, beraat kararı verildiği anlaşılıyor. Tek tek sanıkların durumunu incelemedim. Ama sözgelimi Balyoz Harekât Planı çerçevesinde istihbarat teminiyle görevlendirildiği ileri sürülen Halil Helvacıoğlu, başka kanıt bulunmadığı için tahliye edilenler arasında yer aldı. Keza 1. Ordu personeli sivil memur Güllü Salkaya da aynı konumda. 25 sanık bu şekilde beraat etti.
Buna mukabil, Balyoz davasının bir numaralı sanığı Çetin Doğan'ın kararı onandı. Zaten 10. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararında, sadece dijital verilere dayanmıyor, Plan Seminerinde yaptığı konuşmaların da Doğan'ın hazırlık içinde olduğunu ele verdiğini belirtiyordu. Gerekçeli kararda şöyle deniliyordu: "7 Mart tarihinde kapanış konuşmasında sanığın bizzat, '...Son gelişmeler sonucunda cumhuriyetin temel ilkeleri ile bağdaşmayacak bir parti iktidara gelmiştir. İcraatlarından, devleti ele geçirmeyi, laik ilkeleri parçalamayı, anayasayı kendi idealleri doğrultusunda değiştirmeyi amaçladıkları açıkça anlaşılmaktadır. Milli Eğitim müdürlüklerinin imamlarla değiştirilmeleri bunun basit örneklerinden biridir... Sorumluluk bölgemizdeki gelişmeleri çok iyi takip etmeliyiz... Polis ve Jandarma güçlerini en iyi nasıl kullanabiliriz? Sorumluluk bölgemizin en kritik alanları nerelerdir? Bunların başlangıçtan itibaren tespiti ve kontrol altına alınması gerekir... Kamu kurum ve kuruluşlarının envanteri ile temel biyografik istihbaratı belirlenmelidir. Potansiyel teşkil eden unsurların belirlenmesi ve bunların ele geçirilmesi veya kontrol altına alınması planlanmalıdır. Elimizdeki arşivin de incelenmesi yararlı olacaktır. Kim, nerelerde, hangi evlerde barınıyor? Bunların mutlaka başlangıçta planlanması gerekiyor."
Görüldüğü gibi, Çetin Doğan, Plan Semineri'nde yaptığı konuşmalarla da, sıkıyönetim ilanını aşan bir hazırlık içinde olduğunu belli ediyor. (Bu istikamette başka konuşmaları da mevcut)
Bir başka örnek daha vereyim. Oraj Harekât Planı'nda sıkıyönetim görevinde kullanılacak personel olan Ziya Güler. Hakkında, 10. Ağır Ceza Mahkemesi şöyle diyordu: "...Donanma Komutanlığı'nda yapılan aramalarda elde edilen dijital verilerin arasında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı sıfatıyla sanık tarafından imzalanmış ve taranmış halde bulunan 19 Mart 2003 tarihli 'Bilgi Toplanması' konulu bir yazının olduğu, yazı incelendiğinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı 71 adet birime gönderildiği, içeriğinde 'bölücü terör tehdidine karşı mücadelenin' devam ettirildiği, fakat laik devlet yapısını hedef alan irticai faaliyetlerin ihmal edildiği, bu konuda bilgi toplanması gerektiğinin vurgulandığı anlaşılmaktadır..."
Ziya Güler konusunda da, yukarıda görüldüğü gibi, altında imzası bulunan taranmış bir belgeye istinat edilmekte, görevlendirilen personel olmasının yanı sıra, farklı kanıtlarla da karar desteklenmektedir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama sadece bu iki misal dahi, tek başına dijital veriye dayanılmadığını göstermiyor mu?