Bu haftaya Kürt meselesi damgasını vuracak. Kandil'in cevabı İmralı'ya ulaştı. 21 Mart'ta, Öcalan'ın açıklama yapması bekleniyor. Mektup içeriklerine dair sızdırılan haberler medyada parça parça yer aldı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin de Kanal Türk'e konuştu. Söylenen ve yazılanlardan hareketle, toplu bir değerlendirme mümkün.
Süreç, Öcalan'ın girişimiyle başladı; önce açlık grevlerine müdahale etti. İkinci adım, PKK'nın elindeki kamu görevlilerinin bırakılmasıydı. Böylece örgüt üzerindeki etkisini de göstermiş oldu.
Sürecin ana hatları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Eylemsizlik hemen gerçekleşecek. Bununla birlikte PKK'lılar yıl sonuna kadar Türkiye sınırları dışına çıkacak. Öcalan, 1999'daki olaylar tekrarlanmasın diye, parlamentonun devreye girmesini ve terör örgütü mensupları Türkiye'den ayrılırken, bunun TBMM'nin gözetimi altında yapılmasını talep ediyor. Bence bu istekler sorun yaratmaz. Sadullah Ergin'in şu cümlesinin altını çizmek lâzım: "Barış sürecinin garantisi yok ama, böyle bir süreç yaşanmazsa, neler yaşanacağının garantisi var."
Türkiye'nin yeni bir çatışma ortamına girmemesi için, yurt dışına çıkan PKK'lılara parlamentonun nezaret etmesi hususunda bir ihtilâf doğmayacağını sanıyorum.
Asıl mesele, ikinci adım... Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürtlerin eşit vatandaş haline gelmesi için yasal ve anayasal düzenlemelerin gerçekleşmesi. Öcalan'ın stratejisinde iki önemli vurgu mevcut: 1) Ortak vatan; 2) Demokratik cumhuriyet. Bir başka ifadeyle, halklar eşit ve özgür olarak birlikte yaşayacak.
Peki beklentiler ne? Faili meçhul cinayetlerle yüzleşmek üzere Hakikatleri Araştırma Komisyonu'nun kurulması. Anayasada etnik vurgu bulunmaması. Buralarda sorun yok. Avrupa Birliği Yerel Yönetim Şartı'nın imzalanması, hatta bu şartnamenin anayasada yer alması da, fazla tepki görmeyecektir. Zira CHP, 1989'da Avrupa Birliği Yerel Yönetim Şartı'ndaki çekincelerin kaldırılmasını talep etmişti.
Buna mukabil, demokratikleşme adımları atılırken, tartışma doğabilir. Terörle Mücadele Kanunu (TMK), Toplantı Gösteri Yürüyüşü Kanunu ya da Siyasi Partiler Yasası'ndaki bazı değişikliklerin kapsamı ve sınırı ne olacak? Özellikle, TMK'da terör örgütü tanımının yeniden yapılması arzu ediliyor; çünkü insanlar kolayca "terör örgütü üyesi" kapsamı içine alınıyor. Çok sayıda KCK tutuklusu mevcut. Bu kişilerin hepsi hiyerarşik bir yapı içinde mi ve şiddet eylemiyle ilişkileri tespit edilmiş mi? TMK'da yapılacak bazı değişikliklerle, örgüt üyesi iddiası daha somut bir temele oturtulabilir. Buna muhalefetten itiraz gelebilir. Siyasi partilerin demokratikleşmesi ya da barajın düşürülmesi gibi düzenlemeler ise, fazla tepki doğurmaz; kıyamet TMK'da kopacaktır. Tabii bir de, AK Parti anayasa paketine "Başkanlık" meselesini koyarsa...
Üçüncü adım normalleşme... PKK'lıların silâha bulaşmamış olanlarının siyaset yapmasının önü açılacak; Kandil boşaltılacak; silâh bırakılacak. Üçüncü aşamaya gelmeye daha çok vakit var. İnşallah ilk iki merhaleyi kazasız belâsız atlatırız.