BDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konuşulurken, Başbakan Tayyip Erdoğan 1994'ü hatırlatıp kendisini uyaranlara, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını söyledi.
Evet hiçbir şey eskisi gibi değil... "Eski" denilen aslında çok yakın bir tarih: 1990'lı yıllar. Işın Çelebi'nin kitabından o zamanlara ait tanıklıklar sunacağım. (*)
5 Temmuz 1991'de Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın, faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Beyaz Renault ile evinden alındı; 3 gün sonra Ergani yakınlarında cesedi bulundu.
Fehmi Işıklar HEP Genel Başkanı'ydı. Bir otobüs dolusu arkadaşıyla cenaze törenine gitti. Diyarbakır surlara gelindiğinde yaylım ateşi başladı. Gerisini Işıklar'dan dinleyelim: "İlk kurşun benim oturduğum yerin bir karış altından delmiş otobüsü. Bir milimetre oynasa ben ölecektim. Otobüsün üzerine çıktım; 'Güvenlik görevlileri benim adım Fehmi Işıklar, partinin genel başkanıyım. Vuracaksanız beni vurun, halka ateş etmeyin' diye seslendim... Mezarlığa geldik. 60 bin kişi kalabalık vardı. Hayri Kozakçıoğlu'nu telefonla aradım; 'Panzerleri çekin kalabalığı dağıtayım' dedim. Halka, 'Valiyle konuştum panzerleri çekecek' bilgisini verdim ve topluca değil, 10'ar, 20'şer gruplar halinde evlerine gitmelerini söyledim. Sağa sola bakarken, polislerin ve görevlilerin durumunu hiç beğenmedim. 1 Mayıs 1977 katliamından tecrübem vardı. Otobüse bindim. Tekrar yaylım ateşi başladı. Biri kapıyı açtı, 'Fehmi Işıklar kim?' diye sordu. İndim. Bir meydan dayağı! Dipçiklerle vurdular. Yere düştüm. Meğer düşmemi bekliyorlarmış..."
Anap milletvekili İmren Aykut, hükümet sözcüsü olarak açıklama yaptı: "Olayı HEP çıkarmıştır; sorumlusu onlardır" dedi.
(Onların il başkanı öldürülüyor, dayağı onlar yiyor ama sorumlu da onlar!)
20 Ekim 1993'te, Lice'de, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın öldürüldü. Bunun üzerine bölgede askeri harekât başlatıldı. Sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Dağlık alanlar bombalandı.
Lice'ye girmeyi başaran nadir insanlardan biri olan Işın Çelebi anlatıyor: "Dehşete düştüm. Neredeyse bütün evler ve dükkânlar yakılmıştı; her yer simsiyahtı. Mazotlar yollardan akıyordu. İnsanlar perişan halde sokaktaydı."