Laiklik ilkesini, bütün inançlara "eşit mesafede kalma" diye tarif ettiğinizde, seçmeli din dersinin zorunlu olarak her okulda yer almasının bu ilkeyi zedelediğini düşünebilirsiniz. Ama, Anglosakson ülkelerinde olduğu gibi, laiklik, "din ve vicdan özgürlüğü" ise, o zaman, dinini öğrenmek isteyen nüfusa böyle bir imkânın tanınmasını, laikliğin gereği de sayabilirsiniz. Ömer Dinçer, sadece Müslümanlar değil, Hıristiyan veya Musevilerin de talep ettikleri takdirde seçmeli olarak kendi dinlerini öğreneceklerini açıkladı. Tabii asgari bir talep gerekli; bu da, bildiğim kadarıyla, 12 kişi.
Bunun altyapısı hazırlandı mı, yeteri kadar öğretmen var mı bilemiyorum ama, ilköğretimin ikinci kademesinden itibaren seçmeli din dersi koyarken, Milli Eğitim, diğer semavi dinleri de ayrımcılığa tâbi tutmama eğilimindeydi. Uygulamayı göreceğiz. Yalnız bir hususa işaret edeyim. Türkiye'de genel geçer kanaat "Madem Diyanet İşleri var, ülkemizde laiklik yok" şeklinde. Oysa, Avrupa Birliği'nin 4 ülkesinin resmi dini bile var: Danimarka (Lutheran Protestan), Finlandiya (Lutheran ve Ortodoks), İngiltere (Anglikan), Yunanistan (Ortodoks). 3 tanesinde ise, Katolik Kilisesi ile devlet arasında özel bir anlaşma mevcut: İspanya, İtalya ve Portekiz. Sıraladığımız bütün bu ülkelerde, diğer dinler de özgürce yaşanabiliyor. Bana göre laiklik bir özgürlük şemsiyesidir. Başörtüsüyle üniversiteye devam etmek ya da dini öğrenmek isteyenin önünü açmak laikliğin gereğidir.