Terör örgütü temsilcileriyle görüşmeler yürütürken, siyasi iktidarlar arkasını sağlama almalı.
1) Ana muhalefet partisiyle ilişkiyi yumuşatmalı.
2) Görüşme açığa çıktığında, hükümetin bu konuyla doğrudan ilgisi olmadığını, güvenlik bürokrasisinin ya da istihbarat birimlerinin işini yaptığını söyleyerek, araya mesafe koyulmalı. Oslo'da bu iki husus da ihmal edildi.
1)7 Haziran 2012'de terör zirvesinde Kılıçdaroğlu ve Erdoğan bir araya geldiler. Kılıçdaroğlu, "CHP Genel Başkanı olarak üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmek istiyorum. Terör konusunda bütün siyasi partilerin ortak çaba harcamaları gerekiyor. Bu sorunu siyaset, yani sizler ve bizler çözeceğiz. CHP olarak çözüm için her türlü desteği vermeye hazırız" diyordu. Tayyip Erdoğan da teklifi olumlu karşıladı ama sonu getirilemedi.
2) Başbakan Oslo'ya Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan'ı "özel temsilcisi" sıfatıyla gönderdi. Böylece, o görüşmelerle, kendi ilişkisi tescillenmiş oldu. Oysa, 21 Ağustos 2010 Kayseri mitinginde, "Bizim dört kez bunlarla bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir. Bugüne kadar AK Parti iktidarı olarak terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, oturmayacağız da. Bu iftirayı atanlara söylüyorum, ey Kılıçdaroğlu, ey Bahçeli bizim masaya oturduğumuzu söylüyorsanız, bu iddianızı ispatla siz mükellefsiniz. Eğer bu iddianızı ispatlamazsanız müfterisiniz..." diye konuşuyordu. Sonra Oslo belgeleri sızdı. (Eylül 2011) Şimdi muhalefet bunun hesabını soruyor.