Bir ülkeyi terör can damarından vururken, özgürlüklerin genişletilmesini istemek çok zor. Maalesef tırmanan şiddet eylemleri, demokratikleşmenin önünde de bir engel.
10 Eylül'de mahkemeye çıkacak tutuklu gazetecilerle ilgili avukatlarının hazırladığı bir bilgi notu mevcut. Bu gazeteciler KCK adı altında tutuklandı. Sanıklar hakkında delillerin büyük çoğunluğunun yaptıkları haberler olduğu belirtiliyor.
Meselâ Ertuş Bozkurt'un Kürdistan Federe yönetiminden bir parlamenter heyetinin Kandil'i ziyaret edeceğini haber yapması, aleyhine bir durum olarak iddianameye dahil edilmiş. Mazlum Özdemir'e ilişkin suçlamalar arasında bazı kadın belediye başkanlarıyla PÇDK Genel Başkanı Necibe Ömer'in görüşmelerinin Dicle Haber Ajansı'na aktarılması var. (PÇDK, Irak'ta, PKK denetiminde bir parti.) Ayrıca, birçok gazeteci hakkında devleti, hükümet politikalarını, operasyonları, yargı makamlarını, emniyeti vs. itibarsızlaştırma şeklinde isnatlar göze çarpıyor. Sözgelimi, gazete kapatmaları, işkence vakaları, hak ihlâlleri, yargısız infaz gibi konularda Oktay Candemir'in yaptığı haberler, iddianamede şöyle değerlendirilmiş: "Şüphelinin gazetecilik faaliyeti dışında örgütün ekmeğine yağ süren nitelikte haber yaptığı..."
Bir başka örnek DİHA muhabiri Çağdaş Kaplan'ın hazırladığı "Yüreğim yandı ama hiç kimsenin yüreği yanmasın" başlıklı haber. Orada bir Kürt annesinin sözleri var: "Artık ne Kürt analarının, ne de Türk analarının yüreği yansın." Bu sözler, savcı tarafından örgüt propagandası diye yorumlanmış. (*)
Düşüncelerini paylaşmasak dahi, meslektaşlarımıza sahip çıkmak bizim görevimiz.
Ama Türkiye'nin daha demokratik bir ülke haline gelememesinde, PKK'nın ağırlıklı bir rolü olduğunu onlar da kabul etmeli. Yaygın terör eylemlerinin egemen olduğu ortamlarda, kurunun yanında yaşın yanmasını engellemek maalesef kolay değil. Şiddet kuşkuyu besliyor, insanlar olağan şüpheli haline geliyor. "Hukuk buna cevaz vermiyor" deseniz dahi, insan tabiatı böyle. Şiddet ekilince, fırtına biçiliyor ve o fırtına ayrım yapmadan herkesi mağdur ediyor.
(*): Gazetecilerle ilgili bilgileri avukat Eren Keskin ve Özgür Gündem gazetesinden aldım. Kendim, şahsen iddianameyi okumadım.
