Muhalefet, bir türlü iktidarı memnun edemiyor. Diyeceksiniz ki, muhalefetin görevi iktidarın değirmenine su taşımak mı? Tayyip Erdoğan'ın çarşamba günü Genişletilmiş Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmayı dinleyince, onun, "yapıcı muhalefet" çerçevesinde böyle bir beklentisi olduğunu idrak ettim. Bir nevi "majestelerinin muhalefeti!"
* CHP, kampları diline dolayıp, gizli açık Baas'a destek veriyor; Baas'la duygusal ilişki içinde...
Katil Esad'ın sözcülüğünü yapıyorlar.
* CHP'ye yandaş medya ise, terör örgütüne oksijen veriyor; taşeronluk yapıyor.
* BDP'den söz etmiyorum bile...
Onlar zaten Erdoğan'a göre ihanet içinde.
PKK sırtlarını sıvazlıyor, İmralı ağzıyla konuşuyorlar. Pek yakında dokunulmazlıkları kalkacak; Başbakan'ın satır aralarından anladığımız kadarıyla yargı süratle yakalarına yapışacak.
***
AK Parti, kendisine muhalefet eden iki değerli ismi peş peşe saflarına kattı:
Numan Kurtulmuş, Fazilet/Saadet kökenli;
Süleyman Soylu, Demokrat Partili.
Her iktidarın hayali, uysal muhalefet olabilir. Ama fazla uysal olunca da, Soylu ve Kurtulmuş örneğinde görüldüğü gibi, iktidar potasında eriyiveriyorsunuz.
Klasik bir cümleyi hatırlatayım: Her rejimde iktidar mevcuttur. Ama sadece demokrasilerde muhalefet partileri ve muhalif basın var. Muhalefet, iktidar partisinin meşruiyetinin de teminatıdır.
Farklı fikirler "
düşmanlık" değil, "
zenginlik"tir.
Hani nerede Şeyh Edibali'nin Osman Bey'e öğütleri... "
Ey oğul artık beysin; Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; suçlamak bize, katlanmak sana; haksızlık bize, bağışlamak sana; acizlik bize, hoş görmek sana... Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın... Ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgârında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın."