Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün şahitliği, dikkatlerin eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın üzerinde toplanmasına yol açtı. 2003 yılının Aralık ayındaki toplantıda "muhtıra" kelimesini telâffuz edenin Aytaç Yalman olduğunu söyledi Özkök. Özden Örnek günlüklerinde de Yalman'ın "Muhtıra verilsin" dediği yazıyordu. Fakat bu, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın şahsi görüşü değildi; Yalman, komuta heyetinin düşüncesini yansıtıyordu. Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'le birlikte Yalman, defalarca bir araya gelmişler, AK Parti hükümetine dur demenin gereği üzerinde konuşmuşlardı. Nitekim Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'le buluştuktan sonra, komutanlar yeniden toplanıyor ve "Sarıkız" isimli bir eylem planına karar veriyorlar. 6 Aralık 2003 tarihini taşıyan Özden Örnek günlüklerinde şu satırlara rastlıyoruz: "Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un isteği üzerine, Jandarma Sosyal Tesislerine gittik. Kara Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Komutanı, Çarşamba günkü toplantıdan çok rahatsız olmuşlar. Bu arada Kur'an kurslarıyla ilgili yönetmelik düzenlemesi yayınlanınca hepimiz de rahatsız olduk. Bu hafta bütçe komisyonunda bir AKP milletvekili tekkelerin açılmasını isteyince hepimiz çok rahatsız olduk; toplandık.
Aytaç Yalman: Kendime göre bir plan yaptım. Aralık ayında Erdoğan ile görüşmesini bekleyip, Ocak ayında bir hareket olmazsa istifa edeceğim.
Şener Eruygur: Buna gerek yok. Kabul etmiyoruz. Daha yapacağımız çok şey var.
Hepimiz Aytaç Yalman'ın istifasını kabul etmedik. Kendimize göre bir eylem planı yapmaya karar verdik: Önce basını ele geçirmeye çalışacaktık. Sonra rektörlerle temas edip, öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalarla aynı şekilde hareket edecektik. Sokaklara afiş astıracaktık. Derneklerle temas edip, onları da hükümet aleyhine teşvik edecektik. Bütün bu olayları yurt çapında yapacaktık.
Yukarıdakiler 'SARIKIZ' olarak anılacaktı." (Özden Örnek Günlükleri)

***
Bu 4 komutan, daha sonraki günlerde, Genelkurmay Başkanı Özkök'e bir rapor gönderiyorlar. Günlüklerde raporun muhtevası yazmıyor ama Özkök, Özden Örnek'i arıyor ve üzüntüsünü dile getiriyor: "Beni esas üzen konu, raporun 4'ünüz tarafından imzalanarak gönderilmesi. Böylece bir muhtıra şekline dönüşmesi" diyor.
Bütün bunlar suç değil mi? Bence suç. Ayrıca, Hilmi Özkök, 1. Ordu Komutanlığı'ndaki plan seminerinin amacını aştığını, siyasi kişiler ve siyasi olaylar gerçekmiş gibi oynandığı duyumlarını alınca, konuyu Kara Kuvvetleri Komutanı'na ilettiğini de ifadesinde söyledi.

Peki sonra ne oldu? Aytaç Yalman ne gibi bir işlem yaptı? Bu husus belli değil.
Bir de, dönemin Jandarma İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Levent Ersöz'ün, daha sonraki yıllarda dinlemeye takılan sözleri var: "Aytaç Yalman, 2003-2004 yılında komutanların hepsini vaktiyle satan adamdır. 19 Mart 2003; bu tarih çok kritiktir. Gidip Hilmi Özkök'e komutanların hepsini gammazladı: Şener Paşa (Eruygur) Hurşit Paşa (Tolon) Tuncer Kılınç Paşa, Erdal Paşa (Şenel) Kemal Yavuz..."
19 Mart, 5-7 Mart 2003 tarihli plan seminerinin hemen sonrasına denk geliyor. Acaba, 1. Ordu'daki toplantı konusunu inceleyip, yasal olmayan gelişmeleri mi o tarihte Hilmi Özkök'e nakletti Yalman? Öyleyse niçin daha sonra komuta kademesiyle birlikte Sarıkız eylem planına dahil oldu? "Muhtıra verelim" şeklinde bir teklifi seslendirdi?
En sonunda Aytaç Yalman ile Özden Örnek'in, İbrahim Fırtına ve Şener Eruygur'dan koptuğunu biliyoruz. Aytaç Yalman, alt kademedeki komutanlarla toplantı yaptıktan sonra, müdahalenin destek görmediğini anlayarak bu düşüncesini arkadaşlarıyla paylaştı. Örnek, onun çizgisine geldi. Şener Eruygur'la İbrahim Fırtına ise yola devam ettiler.
Son bir soru: Acaba vazgeçince sorumluluk hukuken sona mı eriyor? Hiç değilse, konuların aydınlanması adına, bir soruşturma gerekmez mi?