Mehmet Eymür gözaltında... Eymür'ün, Özel Harekâtçı Ayhan Çarkın'ın faili meçhullerle ilgili iddiaları kapsamında sorguya çekileceği ileri sürülüyor. Oysa, Çarkın, Özel Harekât'ın bazı üyelerinin suikastlara karıştığını söylemişti. Dolayısıyla, Özel Harekât ile ihtilâf halinde olan Mehmet Eymür'ün, Çarkın'ın hedefindeki kişilerle bir ilişkisi bulunduğunu hiç sanmıyorum. Buna mukabil, adı birçok olaya karışan Yeşil ve Tarık Ümit'le birlikte çalışmıştı. Eymür, Yeşil'i (Mahmut Yıldırım'ı), sadece Öcalan'a karşı operasyonlarda kullandığını söylüyor. Bununla beraber Yeşil'in başka kirli işleri oldu. Hatta, "kumarhaneciler kralı" Ömer Lütfü Topal öldürüldüğünde, cebinden, "Yeşil"in isminin yazılı olduğu bir kâğıt çıkmıştı. Yeşil'i önceleri JİTEM kullanmış, sonra Eymür için çalışmaya başlamıştı.
Hanefi Avcı, hem Emniyet'te, hem de MİT'te menfaat çetelerinin oluştuğunu ileri sürerek, Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Sedat Peker, Drej Ali, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı gibi isimleri "Emniyet grubunda" göstermiş, bunun karşısında Hadi Özcan ve Yeşil mafyasının Mehmet Eymür'le birlikte hareket ettiklerini belirtmişti. Hanefi Avcı'ya göre, bu iki grubunun çelişkisi, MİT-Emniyet kavgası diye takdim ediliyordu. Mehmet Eymür, cevaben, "Mehmet Ağar ve çevresiyle yıllardan beri çekiştiğim doğrudur. Ancak bu, kişisel bir çekişme olmayıp, mesleğimin gereği yürüttüğüm bir fazilet mücadelesidir" demişti. Hadi Özcan'la doğrudan ya da dolaylı hiçbir irtibatının olmadığını, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'la ilgili konulardaki çalışmalarının yasal sınırlarda kaldığını ve MİT'in üst makamlarınca bilindiğini açıklamıştı. Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve diğer 5-10 yargısız infaza ilişkin suçlamaların gerçekle bağdaşmadığını, o tarihlerde görevde olmadığını belirterek izah etmişti. Hanefi Avcı, Yaprak TV'nın sahibi Mehmet Ali Yaprak'ın ilk kaçırılmasında Mehmet Ağar ve ekibinin, ikinci kaçırılma olayında ise Mehmet Eymür'ün parmağının olduğunu ileri sürmüş, Eymür, hadiseyle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, söylenenlerin bir iftiradan ibaret olduğunu belirtmişti. Hanefi Avcı'nın suçlamaları ve Eymür'ün cevapları 1997'de Susurluk Komisyonu'na verilen ifadelerde yer almaktadır. Tahmin ediyorum, savcılık, Ayhan Çarkın'ın iddialarından ziyade, Hanefi Avcı'nın ortaya koyduğu tabloyu aydınlatmak üzere harekete geçti. Çünkü Susurluk Komisyonu'nda, herkes eteğindeki taşı döktü ama hiçbir şey sonuca bağlanamadı. Bakalım bu defa, nasıl gelişmeler olacak?