Voltaire uzun yaşadı, çünkü mutluydu. Öğrenmeye meraklıydı ve müthiş zengin olmasına rağmen, bir dakikasını boşa harcamadı.
Ölmeye vakti yoktu. Binlerce mektup, yüzlerce sahne oyunu, kitap, makale yazdı. Saray yavrusu evinde her zaman misafir vardı. 'Ben Avrupa'nın hancıbaşısıyım' dedirtecek kadar. Adaletsizliğe hiç tahammülü yoktu. İlkel Fransız yargısının hışmına uğramış insanları kurtarmak için, tek başına, tarihe geçmiş kampanyalar yürüttü.
İnsanların hakları olmayan bir dönemde, insan hakları için mücadele etti. Kilise'yle ve bağnaz rahiplerle yaşam boyu dalga geçti.
Ölüm döşeğinde papazlar onu pişmanlık getirmeye, şeytanı lanetlemeye davet ettiklerinde 'Şimdi yeni bir düşman kazanmanın zamanı değil' dedi. Aslında, Voltaire'in en büyük özelliği yaşamdan zevk almasıydı. 'O kadar mutluyum ki utanıyorum' diye itiraf etti bir arkadaşına... 'Ben neredeysem dünya cenneti oradadır' derdi. Son bir şey daha var, o unutulmasın: HİÇ EVLENMEDİ
(Saim Güven'e teşekkürler)