Murat Karayılan'ın Ahmet Altan'a gönderdiği uzun mektup, Taraf gazetesinde yayınlandı. (8 Ekim 2011) Bu sayede, madalyonun diğer yüzünü daha yakından görme fırsatına kavuştuk: 1) MİT-PKK görüşmesinde, müzakere heyetine uygun gelen bir öneriler paketi ortaya çıktı. Buna "Protokol" de diyebiliriz. İçinde, özerklik, ana dilde eğitim, Öcalan'ın ve dağdakilerin durumu da vardı. 2) Muhalefetin iddia ettiğinin aksine, böyle bir Protokol imzalanmadı; hükümet cevapsız bıraktı. Zaten bu yüzden şiddet tırmandı. 3) Ateşkese rağmen, 2011 yılı boyunca devletin operasyonları sonucunda 49 terörist Türkiye'nin sınırları dahilinde öldürüldü. Karayılan, bu kişilerin hiçbir "askeri faaliyet" içinde bulunmazken saldırıya uğradığını söylüyor. 14 Temmuz'da gerçekleşen Silvan'ı da aynı çerçevede görüyor. Ama Silvan'da, "sadece gerilla değil, askerler de hayatını kaybetti" diyor. 4) Gene Karayılan'a göre, hükümet, MİT'in PKK'yla masaya oturması riskini seçim kazanmak için göze aldı. 2009 yerel seçimlerinden, 2010'daki 12 Eylül referandumundan ve 12 Haziran 2011 genel seçimlerinden önce bu şekilde çatışmazlık hali sağlandı. "Başbakanın perspektifinde, Kürt sorununu köklü çözme değil, bazı iyileştirmelerle Kürtleri kendi partisine kazanmak düşüncesi var." 5) KCK bir örgüt değil, bir sistem. Eğer özerklik kabul edilirse, sistemin nasıl kurulması gerektiğini izah eden belgeler ve bir sözleşme mevcut. Karayılan, "uygulamaya girmeyen bir sözleşmeden dolayı insanların yargılandığını, ayrıca, operasyonda mağdur edilen şahısların belki bu belgelerden haberi bile olmadığını" ileri sürüyor. Ona göre, KCK, geleceğe dönük tasarlanan bir sistem. Buradan hareket ederek, "Siz bunları yapıyorsunuz" deniliyor ve insanlar tutuklanıyor. 6) "Gülen Cemaati ve AKP, Kürt legal siyasetini zayıflatarak, onları teslim almak için ortaklaşa hareket ediyor ve tutuklananların KCK'lı olduğu yalanını savunuyorlar." Tabii bu da Karayılan'ın görüşü.