Tayyip Erdoğan, çok güçlü bir politikacı. Annesini kaybetti... Gücün, makamın, paranın, ölüm karşısındaki çaresizliğini bir kere daha, bu vesileyle idrak ettik. Geçtiğimiz hafta da, Apple'ın CEO'su Steve Jobs kansere yenik düştü. 8.4 milyar dolarlık bir servete sahipti...
***
Zengin adam, ölmeden önce, oğluna çoraplarıyla gömülmesini vasiyet eder. Gel zaman git zaman baba ölür. Çocuk, imama, bu vasiyeti intikal ettirir ve babasının çoraplarının çıkarılmaması için rica eder. Tabii ki, İslâm dinine göre böyle bir şey mümkün olamaz. Cenaze töreninden sonra eve dönen çocuk, babasının bir mektubuyla karşılaşır.
"Benim, senden bunu istememin sebebi, bu dünyadan göçüp giderken bir çift çorap bile götürülmediğini anlaman içindi" cümlesini okur. Vasiyetin ne anlama geldiğini ancak o zaman idrak eder.
Ne zaman bir vefat olayı duysam, hep Yahya Kemal'in
"Sessiz gemi"sini hatırlarım:
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan / ... / Biçare gönüller ne giden son sevgilidir bu / Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu..."
Erdoğan'a taziyelerini sunan Kemal Kılıçdaroğlu, çok doğru bir noktaya temas etmiş. Kaç yaşında olursa olsun, kaybedilen annedir ve yürekteki acı hiçbir zaman geçmez. Her ölüm, bizim tabiat karşısında çaresizliğimizi bir kere daha anlamamıza vesile oluyor. Ama gene de, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaktan kendimizi alamıyoruz. Hırslı, aç gözlü, acımasız ve hoşgörüsüz...