Dursun Çiçek'in açıklamalarıyla, bir taş daha yerine oturdu. Ama bu arada, kafa karıştıran bazı olaylar ortaya çıkıyor. Askeri casusluk ve fuhuş çetesiyle ilgili 4 Ağustos 2010'da gönderilen ihbarda, bir üsteğmenin adı verilerek, evini fuhuş çetesi için kullandığı iddia ediliyordu. Kocaeli'nde bu eve baskın düzenlendi. Üsteğmen Emrah Küçükakça evde yoktu, kapısını açmak için çilingir kullanıldı. Ve o evde, 160 GB'lık taşınabilir disk içinde, devlete ait binlerce gizli belgenin ele geçirildiği öne sürüldü. Gene medyaya yansıyan bilgilere göre, son bir gelişme ortaya çıktı: Meğer, ihbarda, üsteğmen Emrah Karaca'nın ismi verilmiş; polis, yanlışlıkla üsteğmen Emrah Küçükakça'nın evine girmiş. Küçükakça serbest bırakıldı.
Şimdi soruyorum: Evine yanlışlıkla girildiyse, devlete ait binlerce gizli belgenin, bir disk içinde o evde işi ne? İsim benzerliği yüzünden yanlış bir eve girildiyse, böyle belgeler ele geçirilmemeliydi. Ya adam doğru adam. Veyahut birileri, Küçükakça'nın evine bu diski yerleştirmiş.
Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy, Casusluk ve Fuhuş vs... bütün bunlar çok önemli davalar. Ama yukarıda örneğini verdiğim gibi, bazı karanlık noktalar da var. Bu hususun mutlaka aydınlatılması gerekiyor.