Öcalan'la varılan mutabakattan (8 Temmuz) hemen sonra, Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 13 askerimizin şehit olması, farklı yorumlara yol açıyor. Öcalan, tarafların "Barış Konseyi" kurulmasını kabul ettiğini söylemenin yanı sıra, yemin krizinin de aşılabileceği sinyallerini veriyordu. Peki nasıl oluyor da, bu açıklamalarla eşzamanlı olarak, 3 kişi kaçırıldı; ardından Diyarbakır'ın Hazro ilçesindeki Jandarma karakoluna saldırı düzenlendi? Ve nihayet, 13 askerimizi kaybettiğimiz Silvan olayı geldi çattı? Ya Öcalan'a rağmen bunlar gerçekleşiyor, -ki birçok gazete bu iddiaları benimsemiş durumda- ya da Öcalan, terör silâhını elinden bırakmadan, "havuç/sopa" politikasıyla işleri yürütmek niyetinde. Acaba, "iyi polis"-"kötü polisi" oynuyor olabilirler mi? Bir başka ifadeyle, ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek gibi, Cemil Bayık yerine Öcalan'ı tercihe şayan bulmamız mı isteniyor?
Silvan'da, "Şahinler" veya "Derinciler"diye adlandırılan Ankara Grubu liderlerinden Cemil Bayık ile Mustafa Karasu'nun saldırı emrini verdiği ileri sürülüyor. Zaten Bayık'ın, Ergenekon tutuklusu Levent Ersöz'le Kuzey Irak'ta bir araya geldiği iddiaları daha önceden medyaya yansımıştı. Cemil Bayık'ın, PKK'ya yakın Fırat Haber Ajansı'na yaptığı bir açıklama, "örgütte çok başlılık" tahminlerini doğruluyor. Bayık, devletin Öcalan'ı aldattığı fikrinde.
Tabii devletin elindeki bilgilere ve belgelere sahip değiliz. Ama yaşadıklarımız var. Tahminime göre, ikili oynamak, Öcalan'ı güçlendirmez. Aksine zaaf yaratır. Bu yüzden, el altından Silvan katliamını gerçekleştirdiğini sanmıyorum. Böyle yasa dışı örgütlerde, çok başlılık doğal karşılanmalı. Ayrıca, Ergenekon'un, taşeron olarak terör örgütlerini kullandığını da biliyoruz. Neden Cemil Bayık'la bir ilişki olmasın?
1993 yılında cereyan eden olaylar, günümüze ışık tutuyor. Turgut Özal Cumhurbaşkanı, Süleyman Demirel Başbakan, Erdal İnönü Başbakan yardımcısıydı. Öcalan'la Bekaa vadisinde temas kurulmuş; önemli ilerlemeler kaydedilmişti. Birdenbire birliklerine katılmaya giden 33 er, PKK'lılar tarafından öldürüldü; bütün barış ümitleri berhava oldu ve terör, tırmanışa geçerken, güvenlik tedbirleri, faili meçhul cinayetlerle eşzamanlı olarak yürüdü. Sonradan operasyonu yapanın Şemdin Sakık olduğu anlaşıldı. Tek başına hareket etmişti; ona da, resmi makamlar tarafından "Silâhlı bir özel tim baskına hazırlanıyor" bilgisi iletilmişti.
Tıpkı 33 er olayı gibi, 13 değerli vatan evlâdının şehit olması da yürekleri dağladı. Ama barış gayretlerinden caymamalıyız. "Demokratik özerklik" ilânının da abartılacak bir olay olmadığını düşünüyorum. Çünkü BDP, Kürt halkının en büyük temsilcisi değil. Yani, özerklik fikri tabanda destek bulmayacaktır. Ayrıca, anayasada yer almayan bir özerklik ilânı, nasıl uygulanacak? Örgütte çok başlılık bulunsa dahi, gerçekten bir mutabakat sağlanır, anayasa ve yasalarda özgürleştirici adımlar atılırsa, "Şahinler" denilen tarafın kendi kamuoyunda hiçbir desteği kalmayacaktır.