Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın desteğiyle gerçekleşen Abant Platformu'ndan bir yazımda bahsetmiştim. Ama bu hususta daha söyleyeceklerim var. Zira seçim sonrasının en önemli konusu anayasa. Abant'ta, Türkiye'nin askeri ve sivil vesayetten kurtulması gereği üzerinde duruldu. "Vesayet" derken, 1982 Anayasası'yla kurulan 3'lü yapı kastediliyor: Cumhurbaşkanı, Asker ve Yüksek Yargı.
2007'de boşuna 367 krizi çıkarılmadı. "Çankaya ele geçiriliyor" söylemi, kurulu düzenin çökeceği endişesini yansıtıyordu. Çünkü YÖK, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) gibi vesayet kurumlarını şekillendiren, cumhurbaşkanının tercihiydi. HSYK'nın dayandığı kast sistemi sayesinde, vesayet onlarca yıl sürebildi. (Yüksek Yargı, kendi üyeleri arasından HSYK'ya aday gösteriyor, cumhurbaşkanı seçiyordu. HSYK üyeleri ise, Yüksek Yargı'ya atanacak isimleri belirliyordu.) Cumhurbaşkanı'nın farklı bir kimlik taşıması, 12 Eylül'de kurulan yapının ağır bir yara alması demekti. Toplantıda, Prof. Serap Yazıcı konuyu aydınlatan bilgiler verdi:
1961 Anayasası'yla, birtakım vesayet kurumları yaratıldı ve bunlar çoğulcu demokrasinin teminatı gibi takdim edildi. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlıyken, Başbakan'a bağlandı. Askeri vesayetin şekillenmesinde önemli bir role sahip olan Milli Güvenlik Kurulu da 1961'de oluşturuldu. Kurul'un asker genel sekreterlerinin, bürokrasiye müdahale edip yön vermeye çalıştıklarını biliyoruz.
12 Mart ile bu yapı kökleşti. Milli Güvenlik Kurulu'nun yetkileri güçlendirildi. Türk Silâhlı Kuvvetleri, Sayıştay denetiminden çıktı. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri 1971'de kuruldu.
1982 Anayasası, askeri vesayeti güçlendirdi. Cumhurbaşkanlığı makamı ve Anayasa Mahkemesi, vesayet organlarına dönüştü. Cumhurbaşkanı, bütün sistemi kontrol edecek güçlü yetkilerle donatıldı. 367 krizi ve kapatma davalarında göreceğimiz gibi, Anayasa Mahkemesi, anayasanın üstünlüğünü korumak yerine, devletin resmi ideolojisinin muhafızlığını üstlendi. HSYK da, yargı mensuplarının mesleki teminatını sağlamak yerine, devletin resmi ideolojisini, yargı mensuplarına benimsetme mekanizması gibi çalıştı. Parti yasakları, çoğulcu demokrasiyi geliştirecek şekilde düzenlenmedi; devletin resmi ideolojisiyle siyaset alanı sınırlandırıldı. Örnek olarak gösterilen Almanya'da, sadece iki parti kapatılırken, 1982'den sonraki dönemde, Türkiye'de 19 partinin kapısına kilit vuruldu.