YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın, İstanbul Üniversitesi'ne gönderdiği bir yazı "Türbanlı öğrencilerin derslere girebileceği" şeklinde yorumlanınca, başörtüsü tartışması alevlendi. Hem üniversitelerde başörtüsü sorunu halledilsin isteniyor, hem de YÖK Başkanı'nın talebi, tepkiyle karşılanıyor. Ne yapsaydı Özcan? Başörtülü talebeleri dersten çıkaran öğretim üyelerine karşı sessiz mi kalsaydı?
İşin içinden bir türlü çıkılamamasının sebebi, Anayasa Mahkemesi'nin kararı. Yüksek Öğretim Kanunu'nun ek 17'nci maddesi, kanunların yasaklamadığı her türlü kılık kıyafeti serbest bırakıyor. Kanunda da, anayasada da, başörtüsünü yasaklayan bir hüküm mevcut değil. Ama yasak sürüyor.
Çünkü Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen serbestliğin, başörtüsünü kapsamadığına dair bir yorum yaptı. Bu yorum, kanunla değil ama acaba anayasa değişikliğiyle aşılabilir mi? Peki anayasa değiştirilene kadar, başörtülü kızlar üniversitenin dışına mı atılacak? "Bu iş zaten fiilen çözüldü" diyenler, dünkü Radikal gazetesini okusun. Kimi üniversitede, başörtülülerin okuması tamamen serbest; başı kapalı kızlar, bazı üniversitelerin ise, sadece kampusuna girebiliyor ve sınıflarda başlarını açıyorlar; rektörlerin takdirine bırakılmış karmakarışık bir uygulama hüküm sürüyor. Ya biri başvurur da, YÖK'ün kararı, Danıştay tarafından durdurulursa? 2008 yılındaki anayasa değişikliğinden sonra, Yusuf Ziya Özcan, rektörlere bir yazı göndererek, üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasını istemişti. Danıştay 8. Dairesi, bu genelgenin yürütmesini durdurdu. Acaba yeniden böyle bir gelişme ortaya çıkabilir mi?