"Hayır"cılar, "Evet"çilerin demokrat olmadıklarını ispat çabasına düştü. "Evet oylarının çıktığı birçok bölge, ne azınlık, ne de Kürt meselesine duyarlı. Demek daha fazla özgürlük için evet vermiş olamazlar" diye konuşuyorlar.
Artık, el yordamıyla sonuca ulaşma devri bitti. Araştırmalar, seçmen davranışının gerekçelerini de belirliyor. Meselâ Tarhan Erdem, Taraf'ta, Neşe Düzel'e konuyu aydınlatacak bir açıklama yapıyor: "Seçmen kitlesinin % 54'ü için anayasa değişikliği, daha fazla özgürlük anlamına geliyordu. % 85 ise, hayır'ı, iktidara karşı olmak şeklinde değerlendiriyordu."
Erdem'e göre, kutuplaşma olmasa, "evet" oranı daha da artardı; ama iktidar karşıtlığı bunu engelledi.
Benzer bir neticeye, A&G araştırma (Adil Gür) da varıyor. A&G'ye göre, "Evet"çilerin % 58'i "daha fazla özgürlük" için oyunu kullanmış. "Hayır"cıların tercihinin sebepleri ise şu şekilde sıralanıyor: "AK Parti'nin iktidara daha fazla yerleşmesinden endişe ediyorum; Erdoğan'a karşıyım; hükûmetin yargıyı ele geçirmesinden korkuyorum."
Sonuç itibariyle, "evet"çilerin hiç değilse bir bölümü, "demokrasi" amacıyla oyunu kullanıyor. "Hayır"cıların davranışlarını ise, endişe ve korkular şekillendiriyor. "İç tehdit" (şeriat) ve "iç düşman" (AK Parti) paranoyasından kurtulamayanların demokrasiye verdiği zararı ise, 28 Şubat sürecinden beri yaşamaktayız. "Evet"çilerin belki tümü demokrat değil ama hiç değilse, özgürlük vaat eden bir sistemin kilidini açmayı başardılar. Ya "hayır"cılar kazansaydı kim sevinecekti? Hemen söyleyelim: Ergenekon'dan yargılananlar; onları yargılayan hâkimleri mahkemelerinden uzaklaştırmak gayretinde olan bazı HSYK üyeleri; 12 Eylül'ün komutanları, Evren ve arkadaşları; Balyoz komutanları vs...
Oyunu "evet"çiler bozdu. Bu demokrasiye hizmet değil de nedir?