Bişr-i Hafi, büyük bir evliya. Ama gençken, günah çukuruna düşmüş, yuvarlandıkça yuvarlanıyordu. İşte onun tövbe etmesinin hikâyesi:
İçki masalarında sabahladığı bir gece... Sarhoş, evinin yolunu tutmuş, gidiyor. O da ne: Bir kâğıt... üstünde Besmele yazılı bir kâğıt. İçi cız ediyor. Eğiliyor. Çamurların içinden Besmele yazılı kâğıdı alıyor. Hiç Allah'ın ismi yerde olur mu, çamurlar içinde bırakılır mı? Kâğıdı öpüyor, çamurlarını siliyor, temizliyor, evine götürüyor, güzel kokular sürüyor ve evinin en güzel yerine asıyor.
O gece âlim bir zat bir rüya görüyor. Rüyada şu sözleri duyuyor: ''Git, Bişr'e söyle! İsmimi temizlediği gibi onu temizlerim. İsmimi büyük tuttuğu gibi büyütürüm. İsmimi güzel kokulu yaptığı gibi, onu güzel ederim. İzzetime yemin ederim ki, onun ismini dünyada ve ahirette temiz ve güzel eylerim.''
Bu rüya, üç defa tekrar ediyor. Rüya gören zat, sabah olunca, Bişr-i arayıp meyhanede buluyor. Mühim haberim var diye içeriden çağırıyor.
Bişr soruyor:
Kimden haber vereceksin?
Sana Allah-ü Teâlâ'dan haber vereceğim. Bunu duyan Bişr, ağlamaya başlıyor:
Bana kızıyor mu, şiddetli azap mı çekeceğim cehennemde?
Rüyayı sonuna kadar dinleyince sarsılıyor, hemen meyhaneye koşup arkadaşlarına diyor ki:
Ey dostlarım! Bundan sonra bir daha beni buralarda göremeyeceksiniz.
O zatın yanında hemen tövbe ediyor. O sırada ayağında ayakkabı bulunmadığı için, hiç ayakkabı giymiyor. Sebebini soranlara,'' Söz verdiğim zaman yalınayaktım, şimdi giymeğe hayâ ederim'' diyor.
Ayakkabı giymediği için kendisi ''Hafi'' (yalınayak) olarak çağrılmıştır.