Anayasa müzakerelerinin, şüphesiz en tartışılan konusu "Yargı reformu" olacak. Tayyip Erdoğan, -son televizyon konuşmalarında da vurguladığı gibi- Yargı'nın siyasi iradeyi kuşatmasından şikâyetçi. Zaten, bu yüzden, Anayasa Mahkemesi'yle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısının değiştirilmesi gündeme geldi. Yeni düzenlemeler, hem Anayasa Mahkemesi'ne, hem de HSYK'ya farklı eğilimlerin yansımasını sağlayacak. Sözgelimi, Anayasa Mahkemesi, sadece "başörtüsü laikliğe aykırı" diyenlerden oluşmayacak. Ya da Danıştay üyelerinin tümü, "Katsayı adil bir uygulamadır" diye düşünmeyecek. Dogmatik ve ideolojik görüş sahiplerinin yanı sıra, toplumun değerlerine yakın duran insanlar da bu kurumlarda temsil edilecek. Çeşitlilik, her hâkim ya da savcıya sadece tek oy kullanma hakkı vererek sağlanıyor. En çok oy alanlar sıralamaya giriyor. Böylece, çoğunluk görüşü kadar, azınlıkta kalanların eğilimleri de, Anayasa Mahkemesi'ne ve HSYK'ya aksediyor.
Bugünkü uygulamada, diyelim ki, Anayasa Mahkemesi'ne Yargıtay'dan 2 asıl üye seçiliyor. Aralarından tercih yapması amacıyla, 6 adayın ismi cumhurbaşkanına sunuluyor. Her Yargıtay üyesi, tek bir kişinin değil, 6 kişinin ismini yazıyordu. Oysa şimdi, "Yargıtay, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ya da Sayıştay Genel Kurullarından, Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, bir üye, ancak bir aday için oy kullanacak; en fazla oy alan kişi aday gösterilmiş sayılacak. Aynı şekilde, Baro Başkanlarının avukatlar arasından gösterecekleri 3 aday için yapılacak seçimde, her bir Baro Başkanı, ancak bir aday için oy kullanacak. En fazla oy alan 3 kişi aday gösterilmiş sayılacak."
Bu surette blok listeler engelleniyor; çoğunluğun yanı sıra azınlıkta kalan görüşlerin de, Yüksek Yargı'da temsilinin önü açılıyor.